Şair Louis Aragon, Elsa Triolet'yle tanışmasını, o 'ilk
karşılaşmayı' şöyle anlatıyor:
“5 kasım 1928'de,
Monparnasse'ın o gar gibi kocaman kahvelerinden birinde (...) yabancı bir sesin
beni adımla çağırdığını duydum. Uzun koltukta oturan tanımadığım insanlar bana
bakıyordu; aralarından biri ayağa kalktı ve bana şöyle dedi: ‘şair Vladimir Mayakovski sizi masasına oturmaya
davet ediyor.’ (...) ben de kalbimdeki o
romantizmle ve Paris'in baş döndürücü cehaletiyle o masaya oturdum. Bu olayla
bütün hayatımın tepeden tırnağa değişeceğinden habersizdim. Ve ertesi gün,
soğuk havanın cereyan yaptığı aynı karmaşa dolu mekânda, biraz daha sonra,
aniden, koca kahve neredeyse tamamen boşaldı ve ben Elsa Triolet'yle tanıştım. O zamandan beri birbirimizden hiç
ayrılmadık...”
(Kaynak: Nedim Gürsel, “Aragon”, Can Yay.)
*
ELSA'NIN GÖZLERİ
Öyle derin ki gözlerin içmeye
eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl
orada gördüm
Orada bütün ümitsizleri
bekleyen ölüm
Öyle derin ki herşeyi unuttum
içlerinde
Uçsuz bir denizdir bulanır kuş
gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o
bulanıklık geçer
Yaz meleklerinin eteklerinden
bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdayların
üzerinde
Karanlık bulutları boşuna
dağıtır rüzgâr
Göklerden aydındır gözlerin bir
yaş belirince
Camın karılan yerindeki
maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da
kıskandırırlar.
...............
Ben bu radiumu bir pekbilent
taşından çıkardım
Benim de yandı parmaklarım
memnu ateşinde
Bulup bulup yeniden kaybettiğim
cennet ülke
Gözlerin Peru'mdur benim
Golkond'um Hindistan'ım
Kâinat param parça oldu bir
akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde
bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde
parlarken Elsa'nın
Gözleri Elsa'nın gözleri
Elsa'nın gözleri.
Louis
ARAGON
(Çeviri : Orhan Veli KANIK)
Yorumlar
Yorum Gönder