Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hastası Olduğum Kadın Vokaller

Natalie Merchant / 10,000 Maniacs Şarkı söylemek, sesten öte ve önce bir eda işidir. Ben Merchant'ın edasında, erkeklere daha çok yakıştığı düşünülen “ hayatı kaymış kırık insan” ifadesinin en kristalize hâlini görüyorum. Ağzının çevresinde yumuşayıp dağılan güzelim gülümsemesi ve pek şirin dans edişine rağmen neden böyle düşünüyorum bilmiyorum. Saklı bahçelerin cansuyu arklarından su içmek gibi onu dinlemek . Sinéad O'Connor O'Connor’ın yüzü, aklıma hep Dreyer’in Jeanne d'Arc'ın Tutkusu filmini getiriyor. Bugün yeniden –ve tabii O’Connor da 20lerindeyken– çekilseydi pekâlâ Falconetti’nin yerini doldurabilirdi… Ben, işte bu 20lik hâlini iki kez Taksim-Mecidiyeköy metrosunda gördüm. Allah’ın hakkı üç, peşinden gidecektim, kaderin böyleymiş oğlum Milât, mecbursun, çekeceksin diyecektim belki de… Elton John’un süper şarkısı Sacrifice’a yaptığı harika cover dışında müziğini bildiğimi söyleyemem. Dolaylı da olsa, kaderin bana sunduğu güzel oyunlardan bir

Enver Gülşen’in “Sinemanın Kökleri” Kitabı Üzerine

Şimdi ve en başta, yani zülfü yâre dokunmazdan evvel Enver Gülşen ’in benim kişisel sinema serüvenimde ‘kutub’ olarak kabul ettiğim bir isim olduğunu söylemem gerekiyor. (Bunu, cevval bir polemikçi olduğu, kendisinden çekindiğim için söylemiyorum, hakikat neyse o.) Bu blogda en fazla teveccüh gösterilen başlıklardan biri de onun film listesidir zaten: http://merkezgar.blogspot.com.tr/2013/11/sondasoyleyecegim-basta-soylemeye.html (Ben bu listeyi iyi bir takipçisi olduğum kişisel bloğundan araklamıştım. Akıllılık edip bir yerlerde muhafaza etme ihtiyacı hissettim ki haklıymışım: nedense bir süre sonra kaldırdı blogdan. Yanlış yapmış olabilirim; kendisinden izin almadan yayımladım. Bilemiyorum, gördü mü bu sayfayı? Görüp de sessiz kalmışsa sorun yok. Ama kaldır derse de kaldırmam artık. Milat Özçelik’in Film Listesi diye yayımlarım bu kez. İşbu listeye ihtiyaç duyan benim çünkü…) Sinemanın Kökleri, “Anlam Arayışında Sanat ve Sinema” alt başlığıyla, yayın yönetmenliğin

Yaş 17

Aydın Ağdaşlı, 1980. Behçet Necatigil , bir konuşmasında, “ 1933’te ” der ( Düzyazılar   – 2),  “ Necip Fazıl ’ı ve  Yedi Meşale  şairlerini keşfettim. O vakte kadar kendi kendimle avunuyordum. Yol gösterenim, şunu veya bunu oku diyenim yoktu. Her şeyi, biraz geç de olsa kendim arayıp bulmam gerekiyordu.”  Necatigil 1916 doğumlu, yani 17 yaşından bahsediyor. Ahmet Güntan :  “17 yaşındaydım  [1972],  okuldan eve gelir, odama kapanır,  David Bowie  dinler,  Abdülhak Hamit Tarhan ’ın ‘Makber’ini  [yeni Türkçeye]  çevirirdim.”  ( ŞiirGeldiKelimedeBoğuldu. ,  2011) Devam edelim:  “Şiire olan ilgimde yapayalnızdım, paylaşabileceğim hiç arkadaşım yoktu, edebiyat konusunda vardı ama şiir okuyan ya da seven yoktu.” Sıra bende… Bağlama sâdık kalıp 17 yaşıma ve okurluk serüvenime de –kısmen–  değineceğim ama önce 14. yaşımla helalleşmeli, 20. yaşımın sefaletinden bahsedip 22. yaşıma şükranlarımı sunmalıyım. * Yaş aldıkça ‘orijinalliğini’ yitiren insanlar vardır.  Rimbaud