Ana içeriğe atla

Osiris Merdiveni


Roma, 2-9.

⃟⃟⃟⃟⃟⃟⃟⃟⃟⃠⃟

Ozganlar ne işe yarar gök erbeziyken?
Vücutlar özünü ikiye katlar
ve yayamazken 'sahte kâr'ım diye-

Yokluğunuz kısmatin yokluğudur
yaşantı vefat etti çün hizmetçi
tehlikeli gözün aydınlık olsun.

Zamanın orası bir kalıp sabun
maskeni yakmak için her sabah
yoksulluğun silersin parmaklar mum.

Göden devinir mihiç onaşmakla
ya tecim uçlanır mı tam aykırı
yeraltı kurşunken kanat aşırı?

Gürlük yetebilir takı istemez
mezra akıtır başyurtta adamcıl
Maçka'ların seyri değişir'e dek.

Osiris kardeş, merdivenin koca.
Kaplanan humus tırmanan kimliği
tanrıdan böyle koptu örgen örgen-

Kükürt havada cenin süvarisi,
ay beyaza kesen kemikler dışı
bir bebek doğar kırmızıdan limondan.

İnen çıkan sayfayla anlamdaş yas
akşam yıldızını örtünce usun
kılıç artığı 'tabut' yüzey çöktü.

Sandık tıka basa taş dolu kuka
tükrülürken bir rahim Marmara'ya
kanını tarar, dalga saçlarını.

O kimsesiz hülhüle dilin banar
ki yankır sinir alacası fiske
vurursan yılın bıngırdar güneşi:

Ateşten çıkartılan yarı yanmış
tüten dır-lık buluta gizlenmiş
geçmezse okunmaz dirilen et'i.

Çig bir parçası sana pişmiş de düşer...
İlik kalan imgeyi de yesene
ağzından emsene garipsi tadı.

Tenim bir gümdür hoşgelmişsin toprak!
Delta'da harfi ağır iskeletle
askıda âşık sallar en güzel gün

koşul bugün Ukkaz panayırına
yineler yinelemesini üç kez:
İlkinde yaratır boş coğrafya

ikincisinde döner suret soğur
üçüncüsünde 'tutulmayabilir'
elin dağılır, Fahrenhayt 451
..............................................
Bir gaipten atar şafak on dördüncüde.


Mustafa Irgat
(Ait'siz Kimlik Kitabı, s. 17)


 𓎝        𓎝         𓎝

P.S.:
Teşekkürler
Hüseyin Kıran.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

[...] Günce

M. Milât Özçelik [22 Eylül 2023 – 8 Mart 2024]   ~  B İ T T İ  ~   23. Hafta & 24. Hafta   Temmuz ayının o güzel, sıcak günlerinin birinde, 'dünya hayatım' için işbaşı yapar gibi, bir pazartesi sabahı doğmuşum, 25 Temmuz 1988'de. Belki de bundan, yaz günlerini çok severim. Güneşten şikâyet eden biri olmadım hiç. Yazın bitimiyle beliren sonbaharı sevmeyişim de yine bundan olsa gerek. Sonbaharın gelişiyle hissettiğim şey hüzün değil, düpedüz üzünçtür. Tabiatın sonraki adımını, kışı düşünüp iyice üzülürüm. Bütün kışlarım üzgün geçer. Derken ilkbahar gelir. İlkbaharı yazdan da çok severim. Çiçeklenen ağaçları izlemeye, kuş seslerini dinlemeye, çimlenen toprağa bakmaya doyamam. Yeşilin bütün tonlarını severim. İlkbaharda göğün rengi bile açılır. Kışın kasveti dağılmış, öfkesi dinmiştir. Yer gök ferahlar, tabiat gibi insan da gevşer, hafifler... Çocukluğumun yarısı, bir gölgeye uzanıp o berrak göğü izlemekle, onu anlamaya çalışmakla geçti. Geniş zamanlardı.   Bir özel hastan

Bir Ardıç Kuşu Yaşadı

    Bu, hayatım boyunca yazdığım en zor ve ‘önemli’ yazı. Kötü bir rüyadan uyanıp ölüm haberini okuduğum  Engin Ardıç  hakkında. Üzerimdeki kesif hüzünle ne ölçüde hakkını verebilirim bilmiyorum ama  Ardıç Kuşu , bu dünyaya doğmuş olmaktan sonraki en değerli katkıyı sundu bana:  okumak.   2005-2006 filan olmalı... Lise bitmiş ve ben, nedense bir ‘eşik’ kabul ettiğim 20 yaşımın arifesinde, anlatması uzun sürecek meseleler yüzünden arkadaşsız kalmıştım ve fena halde başarısızdım. (Güncesinde  “ Bu yaşın hayatın en güzel dönemi olduğunu söyleyenlerin canına okurum!”  demişti ya Paul Nizan, işte öyle.) Üniversite sınavlarına hazırlanıyordum sözde ama onun da tadı yoktu. Ne olmak ya da ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Hayat berbattı ve ben, o güne değin eksikliğini hissettiğim şeyin ne olduğu konusunda bir fikir sahibi bile değildim.   Oradan oraya, sersem gibi salınıp durduğum bir gün, güzel bir yaz günü olarak kalmış aklımda, yaşadığımız apartmanın altındaki çay ocağının taburelerinden b

Yusuf Atılgan'ın Bütün Şiirleri (ve Birkaç Soru)

Ölü Su İçsin mi kansıcağı ikindilerde İki ucu denizsiz çay suyundan Dört boynuzlu yörük öküzü Çıkamaz ininden yaz uykusunda çakıroğlan duvarda çamursarısı sidikkızılı boynuzbozu bir ölüdoğa sıvanın altında kim var Susuz aç kim gizliyor olumlu tarhanayı sevimli ifritlerden as kendini çakıroğlan bir türküde oturacaksın yapayalnız sabah çayları bir türküde üzüm Kısır tarlada gereksiz bir kaya ya da İskender sininde bir kabartma taşdonuğu (yaşadıydı Karacoğlan Kızı Yunus karıncası kansıcağı ikindilerde harman kaşıntısı) Kendir saplarıyla asılmış uzarken yarı yolda Suçluyum sayın yargıç bir zurnacı çingene ısmarlayın ipime Ya siz sayın Yargıç? Yusuf Atılgan [Yazı Dergisi,   Sayı 1,   1978.] * Ayrılık Doğu yeli esiyor karşıdan kirpiklerim tozlu Ergin başaklar geçiyor iki yanımdan Sensiz Bir serin denizde misin kumda mısın Öyle mi omzunda kuruyan deniz tuzu Bensiz Çorak tarlada geçkin bir at çakalı Bir telli ka