Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Görüntü-Kitap

Felix Guattari Guattari Kafka külliyatından (mektuplar, günlük, kurgular, defterler) istifade ederek, hayatının bir döneminde ‘Bir Kafka Filmi’ çekmeye çalışmış (kitabın ‘sunuş’ yazısında Stephane Nadaud’nun da belirttiği üzere ‘Kafka üzerine bir film’ değil, dikkat, ‘Bir Kafka Filmi’! Aslında bu uyarıyı/düzeltmeyi yapan kişi Guattari’dir…) ve neyse ki başaramamış! Kitap için  bir düş antolojisi  denilebilir ve Nadaud’nun sunuş yazısıyla açılıp sayısı altmış beşi bulmayan (!) Kafka düşünden geçerek, ‘Davalar ve Yordamlar’ ile ‘Kafka’nın Bandı’ metinlerine ulaşıyor. (Bu iki metin de ’84 yılında dergilerde yazılmış sıkı yazılar.) Kitabın son bölümü ise  Notlar . Bunlar Fransız editör tarafından hazırlanmış ve MonoKL editörlerince de aynen korunmuş. Ama bunun öncesinde aradığımız, merak ettiğimiz ve evet, ne yazık ki hayal kırıklığına uğradığımız ‘Bir Kafka Filmi Tasarısı’ bölümünü okuyoruz. Ben kitabın en özel pasajlarını okuyacağımı zannettiğim bu bölümden hiç tat alamadım. Fa

Trajik Anlatı

Dionys Mascolo Aşk Üstüne  Dionys Mascolo ’nun Türkçe’de yayımlanmış ilk kitabı. Kitap, Edgar Morin’in “Olumsuz Yol” başlıklı önsözü ile açılıyor. Okurken sayısız cümlenin altını çizdim. (Birkaçı aşağıda!) On dört farklı başlık altında incelenen ‘aşk mefhumu’ ile ilgili bölüm sonlarına sonsuz uzunlukta notlar aldım...  Sıkı kitap.     ’’ [B]ileşenlerinden dolayı, (aşk) rastlantısaldır. Bir tasarıdır. Tüm bunlar insanı aşkta trajedi vardır demeye mi götürür? Kuşkusuz. Ancak felsefeciye bakacak olursak, trajiğin ele alınması yasaktır ona, kendinden vazgeçmesi dışında.’’ (s. 29) ’’[K]endini tamamen vermek bazı tabiatlara zor gelir. Adeta delilikle burun buruna gelmeyi kabullenmek gibidir, insanın kendisini, kendine yarı yabancı ve içerden savunmasız, aşırı bir sürgünde bulmanın baş dönmesiyle tanıştırır.’’ (s. 50) ’’[M]odern zamanların bütün düşünce akımları arasında, bir tek gerçeküstücülük aşka önemli bir yer ayırır.’’ (s. 55) ’’Hem trajik’ten yoksun bir insa

“Günümüz Okuyucularına Ön Uyarı”

“(…) Anlatılardan oluşan yapıtımın bu parçasının edebi anlamda gerçekten hangi değerde olduğunu söylemek bana düşmez, fakat onun, en azından birazının, hayatın farklı dönemlerindeki duyguların, hislerin ve düşüncelerin dolaylı bir itirafı olduğunu ve bu nedenle, adı Giovanni Papini olarak tanınan o değişken ve karmaşık kişiyi bir nebze daha iyi tanımaya istekli olanlara azımsanamayacak sayıda suçlama ve savunma yazısı sağlayabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim.” Giovanni Papini, Düşsel Konçerto Cilt-1, Çev. Sinem Carnabuci, MonoKL, 2012.

Dönüşü Olmayan Kitap

Jean-Luc Nancy “[B]azen, tersine, evde durmaktan çok okulda olmak isteriz, eve dönmek için okuldan ayrılmak istemeyiz. … her zaman, bir şeyden ayrılırız.” (s. 18) “[G]itmek daima bölünmektir. Sadece ayrıldığımız yer ile gittiğimiz yer arasındaki bölünme değil, bizzat biz de bölünürüz, parçalara ayrılırız.” (s. 19) “[G]ittiğimizde/ayrıldığımızda asla dingin değilizdir ve okula gitmeden önceki sabah da yine böyledir. Ödevlerimizi eksiksiz biçimde yapsak da, derslerimizi ezbere bilsek de, orada olmadığımız sürece, işlerin nasıl olup biteceğini asla bilmeyiz.” (s. 23) “Hayvanlar gitmezler, seyahat etmezler. (…) yer ya da bölge değiştirmek ne göç etmektir ne de bir yere dışarıdan göçmektir. Yalnız insanlar seyahat eder/gezer… sadece insanlar gidebilir.” (s. 26) [ Bu tespit beni üzdü! Ben burada bir özgürlük bir güç bir büyük irade değil, koca bir çaresizlik görüyorum. Hayvanlar gitmiyor/gitmez çünkü buna ihtiyaçları yok. Biz insanlar çaresiz kaldığımız için gitmeye ha

Şiirin Evreleri

Yunanlar ve Romalılar dünyanın dört evresini altın, gümüş, bronz ve demir çağları diye sıralarken Thomas Love Peacock bu sıralamayı şiirin dünyasına başka türlü uyarlar. Peacock’a göre, evren gibi şiirin de dört evresi vardır, fakat daha farklı bir sıralama ile: ilki demir çağı, ikinci sırada altın çağ, üçte gümüş ve son olarak da tunç. İlk çağ olan demir çağı, kaba saba ozanların, yazılı edebiyat henüz yokken, kabile şeflerini sömürmek için kullandıkları şarkımsı şeylerin üretildiği çağdır. Altın devrin tek bahis konusu Homeros'tur. Gümüş çağda ise medenî insanın şiiri iki türde eser vermektedir: taklidî ya da özgün. Taklidî şiire örnek olarak Vergilius'un eserlerini gösterir ve özgün şiirlerin de hiciv ve mizah içeren eserler olduğunu söyler ki zikrettiği dönem (olan İsa’dan önce birinci yüzyıl) için hiciv ve mizahın şiire konu olması eskiye nazaran yeni bir soluktur. Dördüncü dönem olarak nitelediği tunç devrinde ise düşüncelerin, olaylar

Dadaloğlu’nun izinde: Kılıç Kabzasında Kınalı Parmak

Jean-Léon Gérôme, Black Bashi-Bazouk, 1869. Göçe, yerleşik hayata zorlanan Avşarlardan Dadaloğlu, göç sonrasında çok az kalmış kuvvetleriyle Germiyanoğlu Beyliğini yenmelerini konu alan şiirinde, “Kalktı göç eyledi Avşar illeri Ağır ağır giden iller bizimdir Arab atlar yakın eyler ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir” demiş. Tomarza’da (Kayseri) doğduğu bilinen (1785) Dadaloğlu’nun ölüm yerinin ise Osmanlının iskân politikası sonucu Türkmen konar-göçerlerinin tarih boyu yaşadığı Toros çevresinin kuzeyinde kalan Sivas Şarkışla (1868) olduğu söylenir. “Yağmur yağdı da bulandı hava” diye başlayan ve sözlerinden Dadaloğlu’nun geç-dönem türkülerinden biri olduğu anlaşılan eserinde şöyle diyor: “Dokuz boğum da kargımın boyu Düşmana at sürmek ecdadın soyu Binmiş Abidin’im varıyom deyi Boynu uzun Arap Atlar nice oldu” 1865 yılında Cevdet ve Derviş Paşaların yönetiminde bir Fırka-i İslâhiye kurulmuş ve bölgeye gönderilmiştir. Uzun uğraşlar sonucu baş