Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sesler ve Celan: “Sessiz ol! Koru sefaletini...”

   Paul Celan’ın (1920-1970) “Baltalarla Oynayıp” başlıklı şiirinde geçen,   “ağzı sıkı bir ihtişam başında / ayağındaysa sözlerin sefaleti”   dizelerini şöyle karşılamıştı Bachmann, “Kırıntılar Tepesi”nde:   “Sessiz ol! Koru sefaletini, / gözyaşıyla donakalmış o sözleri / Kırıntılar tepesinin altında / her daim oluk oluk toplanan.”   (Cem Yavuz’un “Kırıntılar Tepesi” olarak küçük bir bölümünü çevirdiği bu şiiri Ahmet Cemal “Cam Kırıkları Tepesi” olarak çevirmişti. En azından bu bölümüyle bile bambaşka iki şiir gibi duruyorlar!) Bana kalırsa Bachmann’ın bu dizesi Celan’ın 50 yıllık –ne uzun ne kısa sayılabilecek– ömrünün bir çeşit özeti gibidir:  Sessiz ol! Koru sefaletini...  Çünkü bir soykırım bakiyesi olarak (çalışma kampında on sekiz ay boyunca Prut nehrinden taş ve moloz çekmekte kullanılan) Celan, –diğer kurbanlar gibi– hiç iyileşmeyecek yaralar almıştı ve toplum kadar yeni iktidar elitlerinin de gerçek anlamda değiştiğine inanmıyordu. Martin Heidegger’in (1889-1976)  Varlık ve Z

Bir Serencam: Bibliyofil Konuşmaları (2019–2022)

Bibliyofil Konuşmaları (2019-2022)   Selçuk Altun için yazdığım ‘ön-yazı’nın altında 3 Ağustos ’19 tarihi var. 40. ‘konuşma’yı yaptığım Orhan Koçak’ta ise 25 Ağustos ’22. Üç haftalık bir sapmayı göz ardı edersek, tam 3 yıl sürmüş. Konuşmalar’ın ortalaması ay bazında bir’in altında. Fena değil. Üniversitede okurken bir dergi çıkarmak istemiştim. Başarabilseydim, iki ayda bir çıkacaktı. Çıkarmayı arzu ettiğim derginin kalibresine uygun yeterli sayıda insanı dâhil edemeyeceğimi bildiğimden, Pessoa gibi, farklı türlerde yazacak kadın-erkek 6 müstear isim belirlemiştim bile! Ama, işte, ‘yazı’ konusunun bir dergiyi vâr etmekte belki de en tali şey olduğunu kısa süre sonra anladım. Tek başıma olduğum için ‘diğer’ işlerin altında ezildim ve bana güvenip gelen birkaç çeviriyi, kritiği sahiplerine iade etmek zorunda kaldım. Zaten hedefim, 4. Sayıya ulaşabilmekti. Çünkü Paul Nizan’ın Fesat’ında okumuştum: “Dergiler her zaman batarlar. Deneyin dolaysız bir verisidir bu.” Ayrıca, aynı sayfada,