Birkaç yıl önce, “bir gün bir roman yazmak” hayalimi revize etmiş ve ‘yeni hedef’imin –hiç değilse– bir kitaba önsöz yazmak olduğunu söylemiştim. Önsözler, sonsözler; kalpten yazılmış olmaları koşuluyla hepsi harikadır, hilafsız severim. Hâlâ kimsenin aklına gelmediyse gözde önsözlerimi derlemek gibi bir hayalim var. Mümkün olsa, Camus’nun Soğuk Kül için yazdığı önsöz de yer alır o kitapta, Nabokov’un Ölü Canlar için yazdığı sonsöz de. Ferit Edgü’nün Yaban Balı Özgürlük Kokar ’a yazdığı önsöz, Orhan Pamuk’un Yaşlı Gemici ’ye yazdığı önsöz, Mihail/Arkadaş 'ın Kaynak’tan çıkan baskısındaki önsöz… Meltem Gürle ’nin 2016 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkan Ölülerle Konuşmak (İngilizce aslından çeviren: Ümran Küçükislamoğlu) üst başlıklı kitabına yazdığı da böylesi bir önsözdü işte. Şöyle başlıyordu söze: “İki tür insan vardır: Önsözleri okuyanlar ve önsözleri okumayanlar. Ben birinci gruba giriyorum. Bu ...