Çöl büyür: vay haline içinde çöl saklayanın... [Nietzsche] Mutlu Lazzaro’yu izlerken zihnim parçalara ayrıldı. Ayrılan parçalar birer birer kendi seyri sülûkunu tuttu ve her biri, gövdenin farklı bir dalına tutunarak tamama erdi –yani, umulur ki. Önce, Bresson’un Balthazar’ını düşündüm. Lazzaro da dedim, Balthazar gibi dünyanın yükünü çekiyor. Ama aynı değil. Çünkü bunun bir ‘sıkıntı’ olduğu izlenimini edinmiyoruz Lazzaro’nun yüz ifadesinden. Hal ve hareketlerinde tefekkürden eser yok: derin bir ‘kabullenmişlik’ her ânına hâkim olmuş, hiç ikiletmeden, bir an bile düşünmeden yapıyor bütün söylenenleri. Markiz (toprak sahibesi) için eşsiz bir köle, örnek bir uşak. Bu hâliyle, dedim, bir Walser karakteri Lazzaro –ve hatta, bizzat Robert Walser. Sonra, o da olmaz dedim, Lazzaro’nun duyguları var, kapıda bırakmamış onları, ‘silbaştan’ dediği eski bir hayatı da yok üstelik. Kendisiyle kafa bulan zengin züppesinin, “babam fırlamanın tekiydi, sen a...