II.
Bir
sabah, Rotterdamda, Boopjes rıhtımında,
(1900
yılının 18 eylülü, saat sekiz suları),
Rasladım
atölyelerine giden iki genç kıza
Büyük
demir köprülerden birinin önünde vedalaşıyorlardı
Yolları
ayrılıyordu orda.
Muhabbetle
sarılıp öpüştüler; elleri titriyordu,
Ayrılmak
istiyorlar ama bunu yapamıyorlardı; dudakları
Üzünçle
uzaklaştıktan sonra hemen buluşuyordu
Gözleriyse
hiç ayrılmıyordu birbirinden
Öylece
kaldılar uzun süre, bitişik, yan yana,
Ayakta
ve hareketsiz, gelip geçenin şaşkın bakışları arasında
Ve
römorkörler homurdanmaktaydı ırmak üstünde
Ve
trenler gelip gidiyordu keskin düdükleriyle.
Valery Larbaud (1881-1957)
Çeviren: Cemal Süreya
***
Patrice Leconte’un 1999 tarihli La Fille Sur Le Pont/Köprüdeki Kız
filmini izleyince aklıma yukarıdaki şiir geldi. Açıkçası bulmakta biraz
zorlandım. Zihnimde iki genç kız ve
bir köprü dışında bir şey yoktu. Ama
yıllar da geçse iyi bir şiirin o keskin sesi kulaklarımızdan
kolay kolay silinmiyor. (Bu lafı Giorgio
Manganelli’nin ‘düzyazının ince sesi’
diyen o pek isabetli önermesine yoldaşlık etsin için uydurdum.)
Valery Larbaud için de bir iki cümle etmeliyim sanırım. Fransız okurunun İngiliz
ve Latin Amerika yazar ve şairlerini tanımasında önemli bir figür olduğu
söylenebilir. Bu ülke ve dillerden ilk çevirileri kendisi tarafından yapılmış.
Önemli bir anektdot daha: James Joyce
ile dostmuşlar ve Ulysses’in ilk
Fransızca tercümesini de Larbaud yapmış. Türkçede ise Tahsin Yücel tarafından çevrilen Kolej Yılları (1955, Varlık) isimli bir kitabı var.
[Şiir İçin Kaynak:
Dünya Şiir Antolojisi/ Pozitif Yayınları]
Yorumlar
Yorum Gönder