Ana içeriğe atla

Tablonun Şiiri

Bradley Walker Tomlin, Tension by Moonlight, 1948.


BİR TANIM ARAYIŞI

(Bradley Walker Tomlin’in bir tablosu üstüne) 

Bu, yaşamdan büyük eylemler çağında

olası
en küçük eylem

her zaman bir işarettir
nerdeyse görülmeden

geçip giden şeylere. Şenlik ateşini

karıştıran bir küçük yel, örneğin
geçen gün
kazayla bulduğum şey

bir müze duvarında. Neredeyse
hiçbir şey asılı değildi duvarda.
Birkaç beyaz fırça darbesi

Öylesine atılmış siyah
ardalanın üstüne, küçük bir işaretten fazlası değil

kendisinden fazla bir şey olmaya çalışan.
Şimdilik burada değil ve benim gözümde
asla dünyayı sadeleştirmeye
çalışan bir soruya dönüşmeyecek, ama
dünyaya girecek bir yer aramanın
bir yolu,
bir yolu bizi istemeyen – ama

kendimize ihtiyaç duyduğumuz
kadar ihtiyaç duyduğumuz
nesnelerin arasında
var olmanın. Sadece bir
an önce

zamanın hızla tükendiğini
ve artık bir çocuk sahibi olmak
istediğini söylüyordu
şurada duran güzel kadın. Her birimiz
içinde “küçük bir rüzgâr
şenlik ateşini karıştırdı”
sözcükleri geçen

bir şiir yazmalıyız dedik. O zamandan beri
hiçbir şey

daha anlamlı değil
bu sözcüklerin arasında var olan
bu küçük eylemden, neredeyse
hiçbir anlamı olmayan

sözcükleri
söylemeyi deneme eylemi. Mutlak sona dek
gözümün bana getirdiği şey neyse

eşiti olmak istiyorum onun
belki sonunda
kendimi serbest bıraktığımı

görebilirmişim gibi
neredeyse görünmez şeylerin
arasında

bizi kendi benliğimize taşıyan
ve tüm doğmamış çocukları

dünyaya.

Paul Auster
(Çev. Gökçenur Ç., Can Yay., 2012)


Yorumlar

  1. Merhaba Bu harika Edebiyat blogu hoşuma gitti, Takip ediyorum heycanlı paylaşımlar var bir çok söz bu blogda mevcut.
    Edebiyat bloglarını seviyorum iyi bloglar -
    Şiirler Güzelsözler Blogu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim ilginiz için. Selamlar

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yusuf Atılgan'ın Bütün Şiirleri (ve Birkaç Soru)

Ölü Su İçsin mi kansıcağı ikindilerde İki ucu denizsiz çay suyundan Dört boynuzlu yörük öküzü Çıkamaz ininden yaz uykusunda çakıroğlan duvarda çamursarısı sidikkızılı boynuzbozu bir ölüdoğa sıvanın altında kim var Susuz aç kim gizliyor olumlu tarhanayı sevimli ifritlerden as kendini çakıroğlan bir türküde oturacaksın yapayalnız sabah çayları bir türküde üzüm Kısır tarlada gereksiz bir kaya ya da İskender sininde bir kabartma taşdonuğu (yaşadıydı Karacoğlan Kızı Yunus karıncası kansıcağı ikindilerde harman kaşıntısı) Kendir saplarıyla asılmış uzarken yarı yolda Suçluyum sayın yargıç bir zurnacı çingene ısmarlayın ipime Ya siz sayın Yargıç? Yusuf Atılgan [Yazı Dergisi,   Sayı 1,   1978.] * Ayrılık Doğu yeli esiyor karşıdan kirpiklerim tozlu Ergin başaklar geçiyor iki yanımdan Sensiz Bir serin denizde misin kumda mısın Öyle mi omzunda kuruyan deniz tuzu Bensiz Çorak tarlada geçkin bir at çakalı Bir...

"Blasted" / Sarah Kane (1995, İlk Oyun)

 BLASTED- HAVAYA UÇURULDU Sahne 1 Leeds’de çok pahalı bir otel odası. Dünyanın herhangi bir  yerinde olabilecek kadar pahalı olanlardan biri. Büyük çift kişilik bir yatak Bir minibar ve buzlar içinde bekleyen şampanya Bir telefon İri bir çiçek demeti İki kapı. Biri  koridora, öbürü yatak odasına açılıyor. İki kişi girer . Ian  ve   Cate . Ian  45 yaşında, Gal doğumlu ancak hayatının büyük bir kısımını Leeds’de geçirmiş olduğu için aksanı kapmış biri. Cat e  21 yaşında, Güney Londra aksanlı orta sınıf bir güneyli. Gergin olduğunda tekliyor. Girerler Cate   kapıda durur odanın şıklığı karşısında şaşırmıştır. Ian  içeri girer.  Bir gazete yığınını fırlatır yatağın üzerine. Doğruca minibara gidip kendisine büyük bir bardak cin koyar. Kısa bir süre  caddeden dışarı bakar. Sonra odaya doğru döner. Ian   Bundan daha iyi yerlerde de işedim. Büyük bir yudum cin alır. K...

[...] Günce

M. Milât Özçelik [22 Eylül 2023 – 8 Mart 2024]   ~  B İ T T İ  ~   23. Hafta & 24. Hafta   Temmuz ayının o güzel, sıcak günlerinin birinde, 'dünya hayatım' için işbaşı yapar gibi, bir pazartesi sabahı doğmuşum, 25 Temmuz 1988'de. Belki de bundan, yaz günlerini çok severim. Güneşten şikâyet eden biri olmadım hiç. Yazın bitimiyle beliren sonbaharı sevmeyişim de yine bundan olsa gerek. Sonbaharın gelişiyle hissettiğim şey hüzün değil, düpedüz üzünçtür. Tabiatın sonraki adımını, kışı düşünüp iyice üzülürüm. Bütün kışlarım üzgün geçer. Derken ilkbahar gelir. İlkbaharı yazdan da çok severim. Çiçeklenen ağaçları izlemeye, kuş seslerini dinlemeye, çimlenen toprağa bakmaya doyamam. Yeşilin bütün tonlarını severim. İlkbaharda göğün rengi bile açılır. Kışın kasveti dağılmış, öfkesi dinmiştir. Yer gök ferahlar, tabiat gibi insan da gevşer, hafifler... Çocukluğumun yarısı, bir gölgeye uzanıp o berrak göğü izlemekle, onu anlamaya çalışmakla geçti. Geniş zamanlardı. ...