Aşağıdaki listenin bir benzerini daha önce “Sinema
TarihiMin En İyi 10 Filmi” başlığıyla paylaşmıştım. Doğrusu,
sinemayla intisâbı film’den öte yönetmen’i önceleyen bir ‘sinemaçoksever’ olan
bendenizin, eh, kimse de sorup etmeden bir “en iyi film” listesi hazırlamasını
sonraları küçümsedim, komik buldum. (Tabii, sözkonusu listenin özgün bir yanı
da yok değildi: Ozu’nun tek sıkı filminin Tokyo Hikâyesi olmadığını, Bresson’un Rastgele
Balthazar’dan ya da Tarkovski’nin İz Sürücü’den ibaret
olmadığını, Yeni Dalga’yı ve hatta ’68 kuşağını muştulayan Jean Vigo’nun
görmezden gelinemeyeceğini vs. kendimce ifade etmek istemiştim.) Şimdi ise,
daha isabetli olduğunu düşündüğüm ve daha öznel, daha yakışıklı bir başlıkla,
“En Sevdiğim 10 Film” ile sürdürüyorum bu serüveni. (Belki bunun “Türk Filmi”
versiyonu da gelir bir gün!) Yazıyı ilk tasarlayışımda, her filmin benim için
ne ifade ettiğini, bu filmi niye
sevdiğimi anlatan kısa bir şeyler yazarım diye düşünmüştüm. Kısmen de olsa,
yine öyle oldu denebilir: her birini ayrı ayrı çok sevdiğim bu 10 film için
birer şiir düşündüm, aklıma gelen şiirleri açıp tekrar okuduğumda filmin
zihnimdeki imgesiyle seçtiğim şiir arasındaki yakınlıktan dehşete kapıldığım
bile oldu. Bakalım siz ne düşüneceksiniz, siz (kaç kişisiniz acaba, böyle
konuşuyorum ama?) ne gibi bağlantılar kuracaksınız film ve şiiriyle
ilgili. Ha, bir de şu var: klasik sunumu aşmak adına filmlerin afişleri
yerine o filmden sevdiğim bir kareyi kullandım. Fotoğrafın altında filmin/yönetmenin ismi, onun
altında ise şiiri yer alıyor. (Bu
cümle için bazılarınızdan özür diliyorum.) En altta ise sıralı tam liste!
…
Yahu kısa bir şey yazacaktım sözde, yine kaçtın ipin ucu… Efem,
defaatle belirttiğim üzre, işbu blogu evvelâ kendim’çün yapıyorum. Aşağıdaki
listeyi yine aynı dürtüyle, kendim için bir şeyler yapma isteğiyle ortaya çıkardım
ve Allah sizi inandırsın o kadar içime sindi ki, sanki kalbimin bir parçasını
bırakıyorum buraya, inşallah hiç ölmez. D’Annunzio’nun dediği gibi, “Yalnızca hiç
ölmeyen güzeldir”.
◯◯◯
Anne ve Orospu (1973) / Jean
Eustache
DÜŞMAN
Gençliğim bir karanlık fırtına
oldu,
Birkaç yerinde parlak güneşler
açan;
Öyle harap çıktım ki bu
fırtınadan,
Bahçemde kızarmış tek tük meyve
kaldı.
İşte fikirlerin güzüne ulaştım,
Suyun mezarlar gibi çukur açtığı
sel basmış toprakları durmayıp
gayrı,
Kürekler, tırmıklarla onarman
lazım.
Boyatacak mı ki sırrî gıdayı
bulup
hayal ettiğin yeni çiçekler acap
Bir kumsal gibi yıkanmış bu
topraklardan
-Ey acı! ey acı! Zaman ömrü
yiyor,
Ve kalbimizi kemiren sinsi düşman
Kaybettiğimiz kanla gelişip
büyüyor!
Charles
BAUDELAIRE
Çeviri:
Ahmet Muhip DRANAS
Lanet (1988) / Béla Tarr
DUYUM
Mavi yaz akşamları, patikalarda,
dalgın,
Gideceğim, sürtüne sürtüne
buğdaylara:
Ayaklarımda ıslaklığı küçük otların,
Yıkasın bırakacağım başımı
rüzgâra!
Ne bir şey düşünecek, ne bir lâf
edeceğim.
Ama sonsuz bir sevgi dolduracak
içimi;
Göçebeler gibi, uzaklara
gideceğim,
Mutlu, sanki yanımda bir kadın
varmış gibi.
Arthur
RIMBAUD
Çeviri:
Orhan Veli KANIK
Ayazda Bir Yürek (1992) / Claude Sautet
ASILI
EROS
Gece, yolunu yarılamıştı.
Göklerin yığını, o anda tümüyle sığacaktı
bakışıma. Seni gördüm, ilk ve
tek, yıkılmış kürelerdeki tanrısal dişi.
Sonsuzluk giysini yırttım,
toprağıma getirdim seni, çırılçıplak. Çürü-
müş yaprakların devingen tortusu
her yanımızı sardı.
Uçuyoruz, diyor hizmetçilerin,
acımasız uzayda, - kızıl
borazanımın türküsü eşliğinde.
René
CHAR
Çeviri:
Samih Rifat
Cennetten de Garip (1984) / Jim
Jarmusch
YOL
İKİYE AYRILDI
Yol ikiye ayrıldı güze batık
ormanda,
Gezemediğim için üzgünüm ikisini
de
Bir gezgin gibi tek başına, uzun
süre
Durdum, baktım en uzaktaki yola
Bükülüyordu çalılıkların
arasında;
Ardından ötekine saptım
güzellikten nasipli,
Kim olsa onu seçmez miydi zaten,
Çimenlerle kaplıydı fethedilmekti
niyeti;
İşin doğrusu yolların her ikisi
de
Gerçekte eşit ölçüde aşınmıştı,
Ve ikisinde de seher eşit
uzanırdı
Yapraklara, ayak altında
kararmamıştı renkleri
Âh, ilkini bir başka güne
bıraktım!
Anlamadan bir yolun başka bir
yola kavuştuğunu,
Kararsızdım gidersem dönemem asla
geri.
Anlatacağım derin bir âh ile bu
durumu
Yıllar yılı her yerde her zaman:
Yol ikiye ayrılmıştı ormanda ve
ben--
Daha az katedilmiş olanı seçtim,
Ve bütün ayrımı yaratan da buydu.
Robert FROST
Çeviri:
T. Asi BALKAR
Siyam Balığı (1983) / Francis
Ford Coppola
DENİZ.
DENİZ.
Deniz. Deniz.
Yalnız deniz!
Neden getirdin beni, baba,
sen bu şehre?
Neden kopardın, baba,
beni denizden?
Düşlerimde köpükler
yüreğimi kancalar
demir alırcasına.
Neden sürükledin baba,
beni buraya?
Rafael
ALBERTI
Çeviren:
Cevat ÇAPAN
Dekalog: Altı (1990) / Krzysztof
Kieślowski
GECE.
ŞEHİR UYUMUŞ.
Gece. Şehir uyumuş.
Kocaman pencerenin ardında
Can çekişen bir adam gibi
Sakin, heybetli.
Camın önünde kederli biri
Küsmüş talihine,
Göğsü bağrı açık
Yıldızlarda gözleri.
-Yıldızlar, yıldızlar!
-Nedir kederimin sebebi?
Yıldızlarda gözleri.
-Yıldızlar, yıldızlar!
-Nereden geliyor bu keder?
Ve yıldızlar konuşuyor
Anlatıyorlar her şeyi.
Aleksandr
BLOK
Çeviri:
Melih Cevdet ANDAY - Erol Güney
Neon Tanrı (1992) / Tsai
Ming-liang
BARBARA
Anımsa Barbara
Yağmur yağıyordu o gün Brest'te
durmadan
Yürüyordun gülümseyerek yağmur
altında
Şaşkın hayran sırılsıklam
Anımsa Barbara
Siam sokağında rastladım sana
Yağmur yağıyordu Brest'te
durmadan
Gülümsüyordun
Gülümsüyordum
Tanımıyordum seni
Sen de beni tanımıyordun
Anımsa gene de anımsa o günü
Unutma
Saçağın altına sığınmış bir adam
Adını ünledi
Barbara
Seğirttin ona doğru yağmur
altında
Şaşkın hayran sırılsıklam
Atıldın kollarına
Anımsa bunu Barbara
Sen diyorum diye de bana kızma
Sen diyorum bütün sevdiklerime
Ancak bir kez görmüşsem bile
Sen diyorum bütün sevişenlere
Tanımasam bile
Anımsa Barbara
Unutma
O yumuşak mutlu yağmuru
Mutlu yüzüne yağan
O mutlu kente yağan
Denize yağan
Tersaneye yağan
Quessant gemisine yağan yağmuru
Ah Barbara
Ne hırboluktur savaş
N'oldun şimdi sen
O demir o çelik o kan yağmuru
altında
Ya o adam n'oldu seni yürekten
Kucaklayan
Öldü mü kaldı mı n'oldu
Ah Barbara
Yağmur yağıyor Brest'te durmadan
Eskiden nasıl yağıyorsa öyle
Ama artık bildiğin gibi değil
bura yok oldu her şey
Yıkık bitik bir yas yağmuru şimdi
yağan
Demir çelik kan fırtınası bile
değil
İtler gibi kuyruğunu titreten
Bulutlar yalnız bulutlar
Brest'te sular boyunca yitip
giden itler
Çürümek için gidiyor uzaklara
Hiçbir şey kalmayan Brest'ten
Çoook uzaklara
Jacques
PRÉVERT
Çeviren:
Teoman AKTÜREL
Baran (2001) / Majid Majidi
SON
KARŞILAŞMANIN ŞARKISI
Buzdan bir el kalbimi
sıkıştırıyordu sanki
Ama bir düşte yürüyor gibiydim;
Sağ elimin eldivenini
Çıkarıp sol elime giydim
Bitmez tükenmez gibi geldiler
bana
Oysa topu topu üç taneydi
basamaklar
“Benimle öl..” diye fısıldadı
Akçaağaçların arasından sonbahar
“Aldatıldım ben.. Üzgünüm..
Uçarı, kötü yazgım aldattı beni…”
Dedim ki “Ben de, ben de
öyleyim..
Ölürüm… Ölürüm seninle sevgili..”
Son karşılaşmanın şarkısıydı bu
Dönüp bir kez daha baktım
karanlık eve;
Yatak odasının penceresinde
Mumlar, kayıtsız, sarı bir ışıkla
parlıyordu…
Anna
AHMATOVA
Çeviri:
Ataol BEHRAMOĞLU
Nazarín (1959) / Luis Buñuel
ÂGAPE
Kimse
gelmedi bugün bana sorular sormaya;
kimse bir şey istemedi benden bu
ikindi.
Bir
tek mezarlık çiçeği görmedim
bütün o neşeli fener alayında.
Affet beni, tanrım: ne kadar az
öldüm!
Herkes,
herkes geçip gidiyor bu ikindi
sorular sormadan bana, beni
sormadan.
Bilmiyorum
ne unuttular, ellerimde
kalan bu fenalık yabancı bir
nesne gibi.
Kapıya
çıkıp,
bağırmak istiyorum herkese:
Aradığınız biri varsa, işte
burada!
Bütün
ikindilerinde hayatımın,
anlatamam ne kapılar kapandı
yüzüme,
ve ruhum yabancı bir şeyle doldu.
Kimse
gelmedi bugün;
ve çok az öldüm bu ikindi.
César
VALLEJO
Çeviri:
Erdal ALOVA
Hergün (2012) / Michael
Winterbottom
BABA
EVİ
Hüzünlüdür baba evi. Kalır
bırakıldığı gibi
Kendini son terk edenin zevkine uygun,
Yeniden kazanmak istercesine o
gideni.
Oysa, sevindirecek kimsesi
yokken, solgun,
Bir türlü unutamaz
yitirdiklerini.
Ve yeniden başlayamaz dönüp
geriye,
İşte, her şey böyle olmalı, deyip
coşkuyla
Bunu denediği günlere. Çoktan
uğramış yenilgiye.
Nasıldı bir zamanlar! Bakın:
resimlere, şu vazoya.
Çatal bıçak. Notalar piyanonun
üstünde.
Philip
LARKIN
Çeviri:
Şavkar ALTINEL - Roni MARGULIES
◉◉◉
Şiirler için kaynak:
◈◈◈
[Seçkiye, yani
filmler ve yakıştırdığım şiirlerin uyumuna dair aşağıya küçük bir yorum
bırakabilirseniz mutlu olurum.]
Yorumlar
Yorum Gönder