No:1
John'
Cage" sergi afişi, Bülent Erkmen, 2012.
Rapor:
20. Yüzyıl deneysel/kuramsal
müziğinin en önemli ismi John Cage adına Amerika’da açılacak bir sergi için
Bülent Erkmen’den bir afiş hazırlanması istenmiş. Erkmen, tasarım süreci
içerisinde Cage’in kült eseri 4’33’’ (4 dakika 33 saniye, 1952) üzerinden bir
afiş hazırlamaktan yana koymuş tavrını. İşbu eser 4 dakika 33 saniye boyunca
süren ‘notasız bir müzik’ eseridir. Müzisyen piyanonun başına geçer, nota
defterini açar ve kronometrenin düğmesine basmasıyla eserin icrası başlar. İlk
bakışta 4 dakika 33 saniye boyunca hiçbir sesin olmadığı intibaına kapılırız.
Oysa bir müzik/ses vardır ama bu ses, alıştığımız üzere müzik aletinden değil
‘çevre’den gelir. Cage, 4’33’’ eserinde ‘dış sesin’ bestesini yapmıştır:
öksürenler, boğazını temizleyenler, sırıtıp gülenler… Bülent Erkmen’in afiş
tasarımındaki büyük boşluk işte bu eserden hareketle ortaya konmuş bir
yorumdur. Buruşukluk ise dışarının sesine bir göndermedir. Bunun için matbaa
çalışanlarından yardım aldığını da ekleyeyim. Tek talimat: buruşukluk merkezden
dışarıya doğru yapılacak. Tıpkı sesin, ağzımızdan çıkarken yumuşayıp dağılması
gibi… Benim için bir ‘arzu nesnesi’nden farksız olan bu eserin matbaa
çalışanları için de eğlenceli bir mesaiye karşılık geldiğini tahmin etmek güç
değil.
No:2
Richard
Price şiir kitabı, Karen Bleitz, 2005
Rapor:
Daha önce hiç Richard Price şiiri
okumamış olsam da mekanik bir kitap tasarımını gerektiren/çağrıştıran şiirler
yazdığına şüphe yok… Tıpkı Mayakovski gibi yahut Nâzım Hikmet: “–trrrrum, trrrrum, trak tiki tak,
makinalaşmak istiyorum!” Mallarme’nin deyişiyle “şiir kelimelerle yazılır.”
Kelimelerle kurulmuş bir evren için yapılacak tasarımın da ortaya konulan
atmosferden bağımsız hareket etmesini bekleyemeyiz. Karen Bleitz bu anlamda
radikal bir iş yapmış. Çünkü kitap, en basit anlamıyla, iki sert kapak arasına
sıkıştırılmış sayfalar bütünüdür ve icat edildiği günden bu yana formunu
korumuştur. Tıpkı kaşık gibi! Bu form sanayi devrimiyle bile değişikliğe
uğramadı –hem ne gereği vardı! Okunurken yaşanabilecek işlevsel aksaklıklar
içeride karşılaşılan lunapark misali ortamla bambaşka bir hâl alacak ve belki
de binlerce yılın okuma kültüründe radikal bir değişikliğin ilk fitilini
ateşleyecek Bleitz. Bekleyip göreceğiz! Şimdilik bu eksantrik kitap tasarımına
bakıp bakıp keyifleniyorum.
*
No: 3
Çay
Tabağı, Barış Derviş, 2012.
Rapor:
Çay, dünyanın birçok ülkesinde
yoğun şekilde tüketilen bir keyif içeceğidir. Çin’de –genellikle– kâseye benzer
kulpsuz fincanlarda tüketilirken İngiltere’de fincanlarda tüketilir. Bunun
yanında globalleşmenin getirdiği bir alışkanlık olan hem poşet çay kullanımı
hem ‘kupa bardak’ olarak tabir edilen kaplarda da tüketilmektedir. Ülkemizde
ise daha geleneksel bir yöntemle, ‘ince belli’ dediğimiz cam bardaklarda
tüketimi daha yaygındır. Şimdilerde kullanımı noktasında insanların oldukça
bilinçlendiği şeker kullanımı da bu çay seanslarında/molalarında çay keyfini
sekteye uğratıcı bir durum olagelmiştir. Klasik bardak altlarında şekeri koymak
için özel bir bölme/cep olmadığından ihtiyaçtan fazlası ıslanıp zayi
olmaktadır. Barış Derviş’in tasarımı işte bu küçük gibi görünse de neredeyse
her gün ve birden çok defa karşılaştığımız bir soruna çözüm üretme girişimiyle
takdiri hak ediyor. Prototip olarak kullandığı altlığı mat-siyah renkte seçmiş
olması ise (ve hatta neredeyse gri renkte bir bardak kullanması ya da ışığı iyi
ayarlayamaması, başka bir ifadeyle iyi bir sunum yapamaması) ‘tavşan kanı’ bir
çayın yanına yakışmayacak bir canlılıkta olsa da işbu tasarım ürünü sonraki
aşamalarda gerek renk gerek farklı ebatlardaki bardakların kullanımına da
müsaade eden çeşitli boyutlarda üretilmesiyle daha işlevli bir hâl alabilir.
[ https://hayalbankasi.wordpress.com/2012/10/05/cay-tabagi-tasarimi-tea-dish-design/ ]
[ https://hayalbankasi.wordpress.com/2012/10/05/cay-tabagi-tasarimi-tea-dish-design/ ]
----o----
P.S.
Blog
dışında bir yer için yazmak/yapmak zorunda kaldığım bu üç farklı tasarım
değerlendirmesi, zayi olmasın için, buraya da yükledim. Herhangi bir iddiadan
uzak, olsa olsa, dikkat çeksin içindir… Üçüncü nesneyi seçerken biraz zorlandım.
Aklıma başka şeyler de geldi ama benim için yeterince ilginç değildiler. Çay
tabağı da değil ama n’apalım… Varsa aklınızda ilk ikisine benzer farklılık ve
özgünlükte işler yorum yaparak paylaşın lütfen.
Yorumlar
Yorum Gönder