1- 2024
yılında okurluğunuzda ne gibi değişiklikler oldu? Sizi dönüştüren deneyimler
nelerdi?
Büchner’in
Lenz’ini okuduktan sonra, kafa üstü yürümeyi öğrendim. Bunun dışında, aynı tas aynı hamam.
2 –
2024’te en çok hangi alanda kitaplar okudunuz? Neden?
Edebiyat ama daha da özelde şiir
ağırlıklı okuyan biriyim diyebilirim. İlkgençliğimde (fazlasıyla Selim İleri
bir kelime bu, onun gibi, böyle bitişik kullanmayı seviyorum) mimariden
psikolojiye, antropolojiden mitolojiye referans kabul ettiğim kişi veya mecralarda
neyi görsem peşine düşer, okumaya çalışırdım. (Şu yaşıma kadar beni en az
ilgilendiren türün ‘tarih’ olduğunu söylemeliyim. Gerçek bende nefes darlığı
yapıyor, demişti Cioran. Tarih dediğimiz şeyin ne kadar gerçeklerle ilişkili
olduğu ve ne kadar gerçeği örtme/bozma çabasının ürünleri olduğu ayrı bir
tartışma.) Zamanla, her şeyi bileceğim diye çıkılmış bir yolun “her şeyin yarı
cahili” olmak gibi bir “gülünç olma” riski taşıdığını anladım ve kendimi şiire,
çok daha özelde, ‘şiirsel olana’ doğru fırlattım. Bu, olabilecek en makul
tercih olarak gözüktü bana. Şiir ağırlıklı okuyorum demek, yalnızca şiir
okuduğum anlamına gelmiyor: Okumayı seçtiğim her şeyde “şiirsel bir boyut”
arıyorum demek daha doğru. Tam da bu yüzden, Tibor Dery’nin öykü kitaplarını ya
da Robert Walser’in roman ya da anlatılarını şiir rafında tutuyorum.
3-
2024’te okuduğunuz en iyi 10 roman hangileri? En çok sevdiğiniz roman sizi
hangi yönlerden etkiledi?
Bruce
Chatwin’in Utz’unu çok sevdim. Kitaptan bile
çok ya da kitapla paralel bir duygudaşlık ile Chatwin’in hayatından etkilendim…
Tolstoy’un evini ardında bırakıp ölüme doğru yürüdüğü o son yolculuğu, bir
çeşit zaruretmiş gibi bizi nasıl İvan İlyiç’in Ölümü hikâyesi
üzerine düşünmeye götürürse, porselen koleksiyoncusu Kaspar Joachim Utz’un sonu
ile Bruce Chatwin’in sonlarının kesişimlerini fark etmem ile küçük
sayılamayacak bir ‘edebî dehşet’ hissiyle doldum. Tam bu
yüzden, edebiyatın geniş kümesi içinde kalmakta ısrarcı değil miyiz ve
edebiyatı kendimizi keşfetmenin bir aracı sayıyor olmamızın bir sebebi de bu
değil mi? Kafka’nın deyişiyle, bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta
gibi olmalı. İşte Utz böyle bir kitap oldu benim
için.
Bu yıl
yayımlanan Edouard Louis romanı Bir Kadının Kavgaları ve
Dönüşümleri (Can Yay., Ayberk Erkay) kitabını vesile edip tüm
kitaplarını edindim. Çok merak ettiğim bir yazardı ama sevmedim, fazla salaş
buldum ya da yeterince ‘yüksek’ değildi deyip geçeyim.
Luis
Sepulveda’nın Aşk Romanları Okuyan İhtiyar‘ı da
(çev. Emrah İmre) hep merak ettiğim bir kitaptı. Everest’ten yapılan yeni
baskısını okudum nihayet ama sevmedim. Oysa ne kadar güzel bir adı var —olmak
isteyeceğimiz kişidir o ihtiyar! (Sepulveda ile eşzamanlı okuduğum
Moya’nın Tiksinti’si o denli etkileyiciydi ki, bu kitap fazla
hafif kaldı belki de. Sev[e]mediğimiz kitaplarda öncül-ardıl metinlerin
etkisini yadsımamak lazım.)
Dimitri
Merejkovski’nin Mürted Julianus’u (Ketebe, çev.
Kayhan Yükseler), bu yıl Julianus (ya da Iulianus) üzerine okumalar yaptığım
bir aralığa geldi. Niyetim Dönme Iulianus’u Kavafis’in şiirleri üzerinden
okumak ve ortaya bir yazı çıkarmaktı ama Merejkovski’nin Mürted Julianus’u her
şeyi allak bullak etti. Ne romanı hakkıyla okuyabildim ne yazıyı yazabildim.
Vakit tarafından, bir şekilde bozguna uğradım. Okumamış olsam da dikkat çekme
ihtiyacı hissettim. (Belki başkası yazar.)
4-
2024’te okuduğunuz en iyi 10 öykü kitapları hangileri? En çok hangi yazarın
hangi öyküsünü sevdiniz? Neden?
Büchner’in Lenz’i çok özeldi. Beni
paramparça eden, unutamayacağım bir hikâye oldu. Yazandan anlatılan kişiye, tam
anlamıyla aşkın bir metindi… Bugün neden böyle bir metin yazılamayacağının
üzerine düşünmeli. Anlamlı olanın kerizlik sayıldığı çağlardayız.
Fleur
Jaeggy’nin Tanrı Korkusu (Can, çev. Şemsa
Gezgin) Disiplinli Güzel Günler romanının gölgesinde kalan bir eser oldu benim
için.
2024’te öykü
okumadım değil ama hiçbiri bu yıl basılmış kitaplar değildi
maalesef. Sherwood Anderson’ın Kâğıt Hapları mesela.
Güzel kitaplar basmış Galata Yayıncılık tarafından 2010’ların başında basılmış
(çev. Kübra Gamsız). İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişen gündelik dil
kullanımı ve ‘sıradan insan’ın sahne alışının erken ve güçlü örneklerinden biri
olduğu için Anderson’ı ihmal etmemek lazım. Etkilediği isimleri düşünce,
özellikle: Ernest Hemingway, William Faulkner, John Steinbeck…
Bir de ben
her yıl, bütün öyküleri içinden Çehov’dan rastgele bir şeyler okurum, Mehmet
Özgül çevirisi ile. ‘Doktor’un bitmek tükenmek bilmez güzellikteki insan
portreleri gerçek Rus ruhunun da bir yansıması: matruşkanın Rus folkloruna ait
bir nesne olması boşuna değil… Ayrıca, bir çeşit ayin gibi her yıl okuduğum iki
‘öyküm’ var benim; aşamadığım, bir noktadan sonra aşmak istemediğim iki efsunlu
tepe sanki: Tibor Dery’nin Portekizli Kıral Kızı adlı
öyküsü ve Alberto Moravia’nın Yorulmuş Yosma öyküsü.
Arayan bulur!
5-
2024’te okuduğunuz en iyi 10 şiir kitabı hangileri? Defterinize hangi şiiri not
aldınız?
Levent
Sunal’ın Mohikanların Sonu ve Bülent Keçeli’nin Düş Görgüsü adlı tüm şiirlerinin 160.
Kilometre’den çıkmasını, kendi adıma, 2024’ün şiir adına en dikkat çekici
yayıncılık verimi olduğunu düşünüyorum. (Bir de 2023’ün sonlarında çıkan Ahmet
Güntan ve Mehmet Davut Özdal’ın bir başka ortak işi Punk Âşıklar var. Gelenekse gelenek, modernizm ise
yine öyle. Çok özel bir yapıttı, değerinin anlaşılması zaman alacak,
anlayabiliyorum.)
Yine, son
yılların velûd kalemlerinden, şair Cem Yavuz’un Duino
Ağıtları ve peşi sıra gelen zengin Rilke seçkisinin (Hiç Uğruna Bir Nefes, Everest Yay.) 2024’ün büyük
işlerinden olduğunu düşünüyorum. Alışkanlıklar kolay değişmiyor,
değerlerinin anlaşılması uzun yıllar alabilir, o ayrı. (Şiir sözkonusu iken bu
‘zaman alacak’ vurgusunu mecburen yapıyorum, bir çeşit fukara tesellisi belki
de. Belki de her şey apaçıktır ve zamanla anlaşılacak şey, bugün anlaşıldığı
kadardır. Bilemedim.)
Temmuz
2023’te yitirdiğimiz şair Roni Margulies’in Nisan 2024’te yayımlanan son
kitabı Harfiyat Kamyonları (YKY) kendi adıma bu
yılın en hüzünlü okumasıydı. Sevdiğiniz bir şairin “yeni şiirlerini” son kez
okuyor olmanın bilinciyle.
Tamer Gülbek
çevirisi ile çıkan Dylan Thomas’ın toplu şiirleri, Akıl Savaşından Sonra (Ötüken Neşriyat) çeviri
şiir külliyatımız için anlamlı bir boşluğu giderdi bence. Her şiir kitaplığına
lazım, bir çeşit demirbaş çeviri-kitap.
Onuncu
yüzyılda yaşamış Arap şairi el-Mütenebbi’nin İnsanın Şarkısı (Everest)
kitabı, bu yıl okuduklarım içinde en çok keyif aldığım kitaplardandı. Kitabın
çevirmeni Mehmet Hakkı Suçin öteden beri takip ettiğim bir isim. Kitabı Katar
sermayesinin finanse ettiği anlaşılıyor. Devamının geleceğini düşünüyor,
destekliyorum. (Çin edebiyatında da benzer şeyler oluyor… Devlet ya da sermaye
grupları edebiyatı desteklemezse Türkiye’deki okur oranı ile herhangi bir
şey okuyacağımız yok. Ayrıca, yıllarca Metin Fındıkçı’nın çevirileri ile
okuduğumuz Modern Arap şairlerini de M. H. Suçin hocanın ‘sahih’ Türkçesinden
okumak isterdim!)
Fahri Öz, Walt Whitman külliyatını
çevirdi. Seri bu yıl, 4. cilt ile tamamlandı ama hayıflandım. Tek ciltte
toplanması gerekiyor bence. Fahri Bey’e bu talebimi ilettim bir zoom
toplantısında ve yayınevinin de öyle bir niyeti olduğunu söyledi. Yani henüz
ciltleri edinmemiş olanlar bekleyebilir! Bu durumda benim tek tek satın aldığım
4 kitap ne olacak diye düşünmekteyim. (Ayrıca, aynı toplantıda Memet
Fuat’ın Whitman’a dair, “o aslında eşcinsel değil, insanları kadın-erkek
ayırt etmeden çok ama çok seviyor” anlamındaki düşüncesini de sordum Fahri
Bey’e. Bana pek öyle gelmiyordu çünkü. Fahri Öz sözünü sakınmadı ve “bal gibi
gey” anlamında bir cevap verip geçti. Edebiyat tarihi için notumuzu düşelim.)
Thomas
Chatterton’dan bir seçkiyi (Seçme Şiirler)
korkunç bir edisyonla yayımlayan Medakitap’ı da kutlamak isterim. Türkçede bir
ilkti. Çevirmeni H. Saniye Kısakürek’in eline sağlık elbette. (Darısı Keats’e! Yıllarca
Tozan Alkan’dan beklediğim bir çeviri ama sonunda yine Meda basar gibi
geliyor artık. Benim gibi ‘eski teraneleri’ seviyor onlar da.)
2024’te
keşfettiğim, günümüz İran şiirine sıkça yer veren Aleni Kitap’a dikkat çekmek
istiyorum. Gerçi 2023’ün son iki ayında yayımlanmış gözüküyorlar ama ziyanı
yok, dolaşıma girmesi 2024’ü buldu: Sirous Nozari’nin iki kitabını büyük
keyif alarak okudum: Hiçin Rüyasını Görmemek ve Rüzgardan Başka Bir İşaret Var mı?. Yine, 2024
başında Aleni’den çıkan Modern İran Şiir Seçkisi‘nin
2. cildini hâlâ bekliyorum!
Son olarak, tamamlanması 2024’ü bulan
Doğu Batı Dergisi’nin şiir özel sayılarına dikkat çekmek isterim. Şair Yücel
Kayıran editörlüğünde ortaya 8 sayılık bir külliyat kondu. Şiir netameli bir
saha, herkesi memnun etmek güç, sayıların bölüm başlıklarının ne denli doyurucu
şekilde işlendiği tartışılabilir ama müstakil olarak okunabilecek çok sayıda
sıkı yazıyı içerdiği için 2024’ün şiir adına önemli işlerinden biri sayıyorum.
Bu yılın verimi değil ama Martialis’in
Epigramlar’ı bu yıl beni en mutlu eden deneyim oldu belki de (çev. Güngör
Varınlıoğlu). Büyük ustadan, bütün bu konuştuklarımızın bir çeşit özeti de
sayılabilecek bir epigram ile bitireyim:
“İyileri var, birkaç tane şöyle böylesi,
daha çok da kötüleri var, Avitus,
okuduğun bu kitap içinde:
Başka türlü de olmaz ki kitap dediğin.”
6-
2024’te kurmaca dışında neler okudunuz? Bunların arasında en fazla hangisinin
okunmasını istersiniz? Neden?
Richard
Zenith’in Pessoa biyografisini (çev. Can Sezer, Pessoa)
liste başı yapmalıyım ama tabii 1000 sayfaya yaklaşan esrarengiz işlerle dolu
bir hayatı onca sayfayı okumakla da kat etmesi zor. Zenith’in Pessoa’sı,
yalnızca bu yılın değil, bütün yılların kitaplarından biri bana kalırsa. Bu
yılın bence en özel işlerinden biriydi.
Ketebe güzel
bir iş yaptı ve Ezra Pound’un şiir dışı metinlerini güzel edisyonlarla bastı.
Kemal Atakay’a ait üç Pound kitabından sonra bu yıl Makine Sanatı ve Diğer Yazılar’ı edindim. İlgiyle
okudum. Bütün bu metinlerin -henüz dalmaya cesaret edemediğim bir derya olan-
Kantolar’ı için de anlamlı birer anahtar işlevi gördüğüne kanaat getirdim.
Yalnızca, bunca derine inmeye razı olanlara ve de nefesimi tutarım ben
diyenlere öneririm.
Enis
Batur’un Şiir Hayvanı (Kırmızı Yay.) başlıklı, şiir
eksenli denemelerinin ikinci kitabı var bir de. Smokinki Berduş’tan sonra
harika bir toplama ulaştı bu yazılar… Tabii bir de şu var: Özdemir İnce
vaktiyle şöyle bir şey demişti, “Enis, kendi bildiği şeyleri ondan başkası
bilmiyor zanneder”. Bu şerhimi düşerek, olsun diyorum, bence herkesin Batur’dan
öğreneceği bir şeyler var.
Gerçi piyes okuyan gibi yazan da kalmadı
artık ama Everest iyi bir iş yapıyor ve Brecht külliyatını yeni çevirilerle
yayımlıyor. Geçen yıl 1. cildi çıktı külliyatın, bu yıl 3. ve 5. ciltleri! (Ben
tek sayılardan gitmelerine itiraz etmiyorum ama artan maliyetler sonrası çamur
gibi baskılarla okura kitap sunanlarda birinciliğin açıkara Everest’e verilmesi
gerekiyor diye düşünüyorum. Yazık. Neyin nesi bu, 3. hamur dedikleri mi?)
Haydar
Akın’ın Delilik, Melankoli, Cinlenme‘sinin yeni baskısı bu yıl
Alfa’dan çıktı. Antikçağdan yeniçağa, Batı dünyasında fiziksel, nörolojik,
psikopatolojik (veya etik) anlamda ortaya çıkan ayrımların detaycı bir
analizini yapılmış kitapta. Konusundan bağımsız bir kültür tarihi yapıtından
söz ediyoruz. Tek kitap içinde, büyük bir kütüphaneyi gördüm ben. Böyle bir
kitap gerçek bir bibliyofilin elinden çıkabilirdi zaten, hayran olmamak elde
değil.
2023’ün son
demlerinde çıktığı için burada anmak istediğim bir kitap bile denemez, tam
anlamıyla bir anıt var ki burada anmak
istiyorum: Denemeler – Montaigne! Alfa
harika bir işe imza attı ve ‘deneme’ dediğimiz bu pınarın hakkını en iyi
verecek çevirmene, bir ‘ark’ açıcı olarak İsmail Yerguz’a tüm külliyatı
çevirtti, tek ciltte topladı. Büyük bir kültür hizmeti olduğu kanısındayım.
Şair Asuman
Susam’ın Gülten (Liverna Yayınları) biyografisi var
bir de. Bu biyografiyi Hasan Turgut’un Araziyi Düzleştirmek (Metis,
2023) incelemesiyle neredeyse eş zamanlı okuduğum için büyük ozanımız Gülten
Akın’a olan yakınlığım katlanarak büyüdü… Hölderlin’in deyişiyle, “Neyse geriye
kalan, şairlerden armağan.”
7-
2024’te verilen edebiyat ödüllerinin sonuçlarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? En
fazla hangi ödül sonucuna sevindiniz? Neden?
Bu ilginç ve güzel bir soru. Nobel ve
Erdal Öz Edebiyat Ödülü dışında kulak kesildiğim bir ödül yok açıkçası.
İki ödül de yazarın toplam verimi için sunulan bir ödül. Doğrusu da
bu… Talât Sait Halman Çeviri Ödülü benim açımdan büyük bir hayalkırıklığı
oldu. Halman gibi bir isim adına verilen bir ödül şiiri nasıl bu kadar dışlar,
ya da roman başlığında neden ısrarla ‘yüzeyde’ olan işlere odaklanır anlamış
değilim. Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü ve PEN Türkiye Şiir
Ödülü de son yıllarda iyi işler yapıyor. Kurumsal destek olunca işler
biraz daha rayında gidiyor denebilir. Özellikle sevindiğim bir ödül sonucu
olmadı bu yıl.
8 – Bu
sene okuduğunuz ve sizi en fazla hayal kırıklığına uğratan 5 kitap hangileri?
Calvino
imzasıyla basılan İtalyan Masalları’nın (çev. Eren
Yücesan Cendey, Everest Yay.) Elazığ Masalları (Umay
Türkeş Günay, Akçağ Yay.) kadar yaratıcı olmadığını fark edip verdiğim paraya
üzüldüm. Yine de bunun suçlusunun Calvino değil, Elazığlılar ile boy
ölçüşemeyecek bir hayal gücünde olan İtalyan köylülerinde olduğunu, bilmiyorum,
söylememe gerek var mı?
Bunun dışında benim açımdan mutedil bir
yıldı. Kimseye kızgın, kırgın değilim.
9 – Bu
sene yayımlanan kitapları açısından en beğendiğiniz 3 yayınevi hangileri?
160. Kilometre, Jaguar ve Everest.
10 –
2024’teki okuma deneyiminizden memnun musunuz? 2025’te neler
okumayı planlıyorsunuz?
Memnun değilim. Buna mukabil, 2025’te
daha da az okuyup, daha çok yazabilmek ümidindeyim. Okumanın fazlası terakkiye
mâni, maalesef. (Bkz. Yusuf Atılgan, büyük usta.)
Yorumlar
Yorum Gönder