Ana içeriğe atla

İsmet Özel: "Kalbime döneceğim, ama hangi yolla?"


  
*
"Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek/ belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek/ hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız"

*
"Yazgı dediğimiz şeyin deveran ediyorsa kanı/ Söyle ona vazgeçsin beni üstümden esip yönetmekten/ Bana diş geçirsin de anlasın bakalım hangimiz daha kekre"

*
"Gençkızlar bunu yapar/ Her gençkız ruhta birikmiş sözlerin/ Sürgüsü açılsın diye/ Hep gezintiye çıkar."

*
"Ne kadar kendi oldu insan/ O kadar başka."

*
"Ah, bu hep zaten böyle oluyor/ İnsanlar tabiatı her zaman heyecana boğuyor/ Çünkü kuşlar ve böcekler gibi değil/ Bulutlar ve ırmaklar gibi sevişiyor insanlar"

*
"Ne güzel bir ordu!/ Güzelse de güzel denilmez ordulara/ Savaşı hatırlatan hiçbir şeyi gönül/ Yatkın bulmaz güzel kelimesiyle anlatmaya."

*
"Eskiler iz sürerdi./ Biz muttasıl arıyoruz yeni insanlar."

*
"Lakin hayret!/ Arayana yoksulluk eziyet vermiyor/ Arayanın aramaktan başka derdi yok."

*
"Edebiyat burada bize yardım edemez."

*
"Bütün sevişenlerin zor dakikaları vardır/ Hepsinin o zamanlarda benzeşir davranışları"

*
"Cinler gibi kan içmiyor insanlar/ Ama hepsi de sülâlece ilik emmede usta."

*
"Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız/ bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya"

*
"Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız/ ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla/ düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz/ siz gidin artık/ düşman dağıldı dedikleri bir anda/ anlaşılıyor/ baştan beri bütün yenik düşüncelerle/ aynı kışlıktaymışız/ incecik yas dumanı herkese ulaşıyor/ sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda/ tek başınayız."

*
"biraz açılmak için açıldığınız kırların/ aniden karşılaştığınız ırmakların/ ürpertisi ahmakça/ böndür beni belimden bölmeye kalkan enlem"

*
"ihmalkâr gözle okunmuş bir kitap/ bîtab bir gözle okunmayı tercih ederdim"

*
"çünkü böndür altında kaldığım töhmet/ uğradığım kinayeler bön ve berbat."

*
"gerçekten özlemişti beni dünya öze çekmişti/ özüm gelinceye kadar bana temas etmişti"

*
"kimin yüzünü çevirdiysem/ hüznü de sevinci kadar ıskarta..."

*
"Sen ve yağmur./ Başa dönemezsiniz."

*
"razı değilim beni tanımayan tarihe/ beni sinesine sarmayan/ tabiattan rıza dilenmeyeceğim."

*
"He's so heavy/ just because he's your brother."

*
"Dostlarının eşiğine varınca başlıyor/ senin diasporan."

*
"Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön!/ Şarkıya dön! Kalbine dön! Eve dön!/ Kalbine dön! Eve dön! Şarkıya dön!/ Eve dönmek/ kendime sarkıntılık etmekten başka nedir?"

*
"bilemem insan nerenin yerlisidir"

*
"şehrin insanları yumruklarımda beyaz bulut"

*
"Kalbime döneceğim, ama hangi yolla?"

*
"Kimi öptüm de kurtuldu çarmıha çakılmaktan?"





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

[...] Günce

M. Milât Özçelik [22 Eylül 2023 – 8 Mart 2024]   ~  B İ T T İ  ~   23. Hafta & 24. Hafta   Temmuz ayının o güzel, sıcak günlerinin birinde, 'dünya hayatım' için işbaşı yapar gibi, bir pazartesi sabahı doğmuşum, 25 Temmuz 1988'de. Belki de bundan, yaz günlerini çok severim. Güneşten şikâyet eden biri olmadım hiç. Yazın bitimiyle beliren sonbaharı sevmeyişim de yine bundan olsa gerek. Sonbaharın gelişiyle hissettiğim şey hüzün değil, düpedüz üzünçtür. Tabiatın sonraki adımını, kışı düşünüp iyice üzülürüm. Bütün kışlarım üzgün geçer. Derken ilkbahar gelir. İlkbaharı yazdan da çok severim. Çiçeklenen ağaçları izlemeye, kuş seslerini dinlemeye, çimlenen toprağa bakmaya doyamam. Yeşilin bütün tonlarını severim. İlkbaharda göğün rengi bile açılır. Kışın kasveti dağılmış, öfkesi dinmiştir. Yer gök ferahlar, tabiat gibi insan da gevşer, hafifler... Çocukluğumun yarısı, bir gölgeye uzanıp o berrak göğü izlemekle, onu anlamaya çalışmakla geçti. Geniş zamanlardı. ...

Yusuf Atılgan'ın Bütün Şiirleri (ve Birkaç Soru)

Ölü Su İçsin mi kansıcağı ikindilerde İki ucu denizsiz çay suyundan Dört boynuzlu yörük öküzü Çıkamaz ininden yaz uykusunda çakıroğlan duvarda çamursarısı sidikkızılı boynuzbozu bir ölüdoğa sıvanın altında kim var Susuz aç kim gizliyor olumlu tarhanayı sevimli ifritlerden as kendini çakıroğlan bir türküde oturacaksın yapayalnız sabah çayları bir türküde üzüm Kısır tarlada gereksiz bir kaya ya da İskender sininde bir kabartma taşdonuğu (yaşadıydı Karacoğlan Kızı Yunus karıncası kansıcağı ikindilerde harman kaşıntısı) Kendir saplarıyla asılmış uzarken yarı yolda Suçluyum sayın yargıç bir zurnacı çingene ısmarlayın ipime Ya siz sayın Yargıç? Yusuf Atılgan [Yazı Dergisi,   Sayı 1,   1978.] * Ayrılık Doğu yeli esiyor karşıdan kirpiklerim tozlu Ergin başaklar geçiyor iki yanımdan Sensiz Bir serin denizde misin kumda mısın Öyle mi omzunda kuruyan deniz tuzu Bensiz Çorak tarlada geçkin bir at çakalı Bir...

Bibliyofil Konuşmaları #5: Efe Murad

Yalnızca ‘Batı sınırları’nda değil, Doğu’nun serhatlarında da gezinen bir kitapçoksever, şair  Efe Murad . Türkçe, İngilizce, Almanca ve Farsça ile billurlaşmış diliyle bir punk-okur. Thomas Bernhard’dan Sarah Kane’e, Susan Howe’den Lyn Hejinian’a, Ferîdûn-i Muşîrî’den M. Âzâd’a, C.K. Williams’tan –2020 içinde– Ezra Pound’a ulaşan somut bir nehir! (John Hurt’ın ‘Fil Adam’ için söylediği sözden ilhamla; Muşîrî’nin şiirlerini okuyup da bir ‘şikâyet namazı’ kılmayı düşünmemiş biriyle tanışmak istemezdim.)   Efe Murad’la henüz tanışmıyoruz ama onu “Madde-Şiir Manifestosu”ndan (Cem Kurtuluş’la birlikte, Mayıs 2004, Adam Sanat) bu yana ‘biliyorum’. Doğrusu, imzasının izini sürmedim hiç, ama ortak ilgi ve okuma kültürümüz bizi bir şekilde buluşturdu hep. Şimdi ve burada olduğu gibi!   Bibliyofil Konuşmaları’na başlarken yazdığım ilk yazıda, “Yalnızca tanınmış yazar/okurlarla değil, kendi kuşağımın ‘kitapçokseverleri’ ve ismi yalnızca mahfillerde işitilmiş, internette isimlerini...