hiç unutmam;
birgün,
üç arkadaş, bir bağ evine,
pikniğe, yalnızca, ama yalnızca, pikniğe gitmiştik.
(evet, yavaş gidelim!)
elimizde çaylar ve sigara –sigara
kullanan bir bendim, ki hâlâ öyledir! günün yorgunluğunu atmaya çalışıyorduk
üzerimizden…
kıyasıya geyik yapıyorduk,
kahkaha bizden yanaydı ve fekat o da ne! “karşıdan”, evet hatta tırnaksız bir
karşıdan, tozu dumana katmış kötü bir hava “dalgasının” (dalga geçmiyorum,
amerika'da olsan ‘’kasırga’’ falan dersin, evet, o kadar büyük bir dalganın…)
bize doğru gelmeye başladığını gördük.
(ee, sonra?)
mesafe çok uzaktı aslında. o sıra
yine cep telefonumdan mor
dağlar‘ı açmış üstüste dinliyor ve dinletiyordum.
bi’ an yanımdakine dönüp, havanın
da verdiği kasvetin etkisiyle, “ulen,” dedim “bilsem şu karşıdan kıyamet kopmuş
bize doru geliyor, açarım erkan oğur'dan ahan da bunu, mor
dağlar'ı yani,
sesi sona veririm, üstüne bir de sigaramı yakıp derin bir fırt çektikten sonra,
kulağımı bu nefis sese verir sonumu beklerim” dedim.
(aynen böyle dedim, ne eksik ne
fazla.)
arkadaşım, bir an durup bana
baktıktan sonra şöyle dedi –sıfır tereddüt: “ben olsam bir fatiha okurdum
valla.”
beni bu güzel şarkılar
mahvetti... dedim
de inandıramadım, bile kendimi!
Yorumlar
Yorum Gönder