Ana içeriğe atla

Ayakların Şiiri



Düşünebiliyor musun, bir zamanlar, çok değil, bundan hepi topu 30-40 yıl önce, şairler, şiirlerini, evet, biraz daha yavaşlayalım, ve şimdi, evet: stadyumlarda binlerce kişilik kalabalıklara okurlarmış.
Lanet olsun!

Voznesenski onlardan biriydi –birkaç yıl oldu öleli... Hatta son temsilcilerinden biriydi statta şiir okuma geleneğinin. (Biliyorum, biliyorum, Yevtuşenko hâlâ yaşıyor diyeceksin, heyhat, statlar bir şairi ağırlamaktan çok uzak yerler.)

Aşağıdaki alıntıların tümü  Ahmet Necdet, Gertrude Durusoy, Mirbatır Husanov gibi saygın çevirmenlerin ortak ürünü olan Telefon Kulübesi kitabındadır. Alıntıların kitaptaki hangi şiirlerden yapıldığını da sonlarına ekledim.

Ben, şiirlerimi ayaklarımla yazarım. Bu cümlenin iki anlamlılığından korkmam. Adımlarımla dizeleri oluşturuyorum veya daha doğrusu onlar beni.” diyen Voznesenski’yi çok sevdim. Umarım aşağıdaki adımlar bu sevgi için bazılarınıza bir ‘ilk adım’ olur.


*

"uyku yok
uyumak uyumak uyumak
uyku akıp gitti"

Ragtime

*

"O zamandan beri o kadın
yüzüğü sehpanın üzerine koyar akşam erken.
bir titreme alıp yüzükçüğü
Hâlâ gidiyormuş gibi tren."

Romans

*

"Aldırmayın, onlar yeşil deseler de,
Kırmızıdır bizim karpuzumuz!"

Üç Köşeli Armut

*

"Biz doğmuşuz -- sağ kalmak için değil
Takometreyi hızlı döndürmek için."

İtalyan Garajı

*

"kar, portakalları örtüyor
plajı, dağların üzerindeki küçük şekilleri,
biz, kum taneleriyiz,
kum taneleri gibi hüzünlüyüz,
bu şeytan saatlerinde,
cıvıldaşmayın!..."

Marşe O Püs (Marche Aux Puces)

*

"Ver bana
bir bilet,
On altı yaşından sonra
girilmesi yasak olan yere..."

Suzal'daki Meryem Ana

*

"Sen getirmiştin beni eve.
Seviyordun, esirgemeyerek sevgini.
Yıllarımız geçip gitti seninle.
Tanımakta güçlük çekiyordun yine de beni."

Düş

*

"Tanrım, yardım et de kalkayım,
diz çökmek için senin önünde"

Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün Cenazesi

*

"şimdiki zamana aracısız girme arzum var."

Şimdiki Zaman Nostaljisi

*

"Benim üzüntüm sanatla ilgili değil,
Bunalıyorum gerektiği gibi işte.

Bıkkınlık verdi tasvir biçiminde yaşamak,
her şey plastikten -- pılıpırtı bile,"

Şimdiki Zaman Nostaljisi









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yusuf Atılgan'ın Bütün Şiirleri (ve Birkaç Soru)

Ölü Su İçsin mi kansıcağı ikindilerde İki ucu denizsiz çay suyundan Dört boynuzlu yörük öküzü Çıkamaz ininden yaz uykusunda çakıroğlan duvarda çamursarısı sidikkızılı boynuzbozu bir ölüdoğa sıvanın altında kim var Susuz aç kim gizliyor olumlu tarhanayı sevimli ifritlerden as kendini çakıroğlan bir türküde oturacaksın yapayalnız sabah çayları bir türküde üzüm Kısır tarlada gereksiz bir kaya ya da İskender sininde bir kabartma taşdonuğu (yaşadıydı Karacoğlan Kızı Yunus karıncası kansıcağı ikindilerde harman kaşıntısı) Kendir saplarıyla asılmış uzarken yarı yolda Suçluyum sayın yargıç bir zurnacı çingene ısmarlayın ipime Ya siz sayın Yargıç? Yusuf Atılgan [Yazı Dergisi,   Sayı 1,   1978.] * Ayrılık Doğu yeli esiyor karşıdan kirpiklerim tozlu Ergin başaklar geçiyor iki yanımdan Sensiz Bir serin denizde misin kumda mısın Öyle mi omzunda kuruyan deniz tuzu Bensiz Çorak tarlada geçkin bir at çakalı Bir telli ka

[...] Günce

M. Milât Özçelik [22 Eylül 2023 – 8 Mart 2024]   ~  B İ T T İ  ~   23. Hafta & 24. Hafta   Temmuz ayının o güzel, sıcak günlerinin birinde, 'dünya hayatım' için işbaşı yapar gibi, bir pazartesi sabahı doğmuşum, 25 Temmuz 1988'de. Belki de bundan, yaz günlerini çok severim. Güneşten şikâyet eden biri olmadım hiç. Yazın bitimiyle beliren sonbaharı sevmeyişim de yine bundan olsa gerek. Sonbaharın gelişiyle hissettiğim şey hüzün değil, düpedüz üzünçtür. Tabiatın sonraki adımını, kışı düşünüp iyice üzülürüm. Bütün kışlarım üzgün geçer. Derken ilkbahar gelir. İlkbaharı yazdan da çok severim. Çiçeklenen ağaçları izlemeye, kuş seslerini dinlemeye, çimlenen toprağa bakmaya doyamam. Yeşilin bütün tonlarını severim. İlkbaharda göğün rengi bile açılır. Kışın kasveti dağılmış, öfkesi dinmiştir. Yer gök ferahlar, tabiat gibi insan da gevşer, hafifler... Çocukluğumun yarısı, bir gölgeye uzanıp o berrak göğü izlemekle, onu anlamaya çalışmakla geçti. Geniş zamanlardı.   Bir özel hastan

Ergin Altay ile Rusçadan Türkçeye Çeviriler Üzerine Bir Röportaj / M. Milât Özçelik

Ergin Altay 1937'de Edirne'de doğdu. Babasının devlet memuru olması nedeniyle çocukluğu Anadolu'nun çeşitli kentlerinde geçti. 1953''te Kuleli Askeri Lisesi'ne girdi. Orada kendi isteğiyle yabancı dil olarak Rusça'yı seçti. 1956'da DTCF Rusça bölümünden mezun oldu. Askeri Lise'de Rusça öğretmenliği yanında Rusça'dan Türkçe'ye çeviri ile ilgilenmeye başladı. İlk çevirisi Yusuf  Ziya Ortaç'ın  "Akbaba"  dergisinde yayınlanan Zoşçenko'dan bir öyküdür. Daha sonraları özellikle Dostoyevski ve Tolstoy başta olmak üzere çeviriler yaptı. Puşkin, Gogol, Çehov, Gonçarov, Lermontov, Gorki, Bulgakov, Turgenyev çevirdiği diğer yazarlardandır. Mesleğini günümüzde de sürdürmektedir.  * Rusçadan Türkçeye çok sayıda kitap çevirdiniz. Neredeyse tüm klasik Rus edebiyatını sizin çevirilerinizden okumak mümkün. Rusça’dan Türkçe'ye yaptığınız çeviriler için neler söylemek istersiniz? Mütemadiyen karşı karşıya kaldığınız so