"Ve
aynada okumak gerek beni"
Anna Ahmatova’nın Portresi, Nathan
Altman, 1914. (Ayrıntı)
|
Aşağıda
okuyacağınız alıntıların tümü Gendaş-Kültür'ün nefis ‘Dünya Şiir
Mitosları’ dizisinden çıkmış “Anna Ahmatova” kitabındandır. –Hande
Özer'in incelikli çevirisiyle.
Ahmatova, o benim zaaflarımdan biri.
*
"Bitmez
tükenmez gibiydi basamaklar,
oysa
üç taneydi, karşımda duran!
'Benimle
öl!' diye fısıldadı sonbahar
akçaağaçların arasından."
*
"Yeniymişçesine
hissediyorum her şeyi.
Nemli
nemli kokuyor her kavak.
Susuyorum.
Susuyorum, hazırlanarak
Senin
olmaya ey toprak!"
*
"Lambanın
çevresinde sarı bir ışık...
Hışırtılara
kulak veriyorum.
Neden
gittin sen?
Bir
türlü anlayamıyorum..."
*
"Tekerler
altında ezileyim, daha iyidir bu,
Tek
bağlamasın beni prangalar."
*
"Fal
açıp, yolacağım ben de bir gün
Sevecen
bir papatyanın yapraklarını.
Kanunu
bu yeryüzünün
Çekmeli
herkes aşk acısını."
*
"Sen
güneşle soluklanıyorsun, ben ayla,
Ama
düştüğümüz aynı sevda."
*
"Ve
bilsen nasıl hoşlandığımı
Seyretmekten
senin kuru, pembe dudaklarını."
*
"Sade
ve bilgece yaşamayı öğrendim ben,
Gökyüzüne
bakmayı ve Tanrı'ya dua etmeyi
Ve
uzun uzun dolaşmayı akşam olurken,
İçimdeki gereksiz
telaşı unuturum diye."
*
"Gelip
kapımı çalacak olursan eğer,
Duyar
mıyım, bilmem ki."
*
"Bilmiyorum
sağ mısın, ölü mü yoksa -
Yeryüzünde
bulabilir miyim seni
Yoksa
akşam karanlığında
Seni
düşünüp kederlenmeli mi?
Her şey
senin için; gündüz dualarım,
Uykusuzluğun
uyuşturan ateşi,
Beyaz sürüsüyle
mısralarım,
O
mavi yangın, gözlerimdeki.
Bu
kadar yakın olmadı bana kimse,
Kimse
üzmedi beni böyle,
Acıya
teslim edenler,
Sevip
unutanlar bile."
*
"Bağışla,
yaşamım acılarla geçti
Ve
güneş beni ne az sevindirdi.
Bağışla,
bağışla, sen zannederek
Hayatıma
çok kişi girdi."
*
"Bilmiyoruz
bu yaptığımız ne,
Yaşadığımız
her an öbüründen korkutucu.
Sırdaşlar
gibi aynı hapisten çıkan,
Bir
şey biliyoruz birbirimiz hakkında,
O
da korkunç. Düşmüşüz bir cehennemin ortasına,
Çıktık
belki de, biz biz olmaktan."
*
"Bak
avuçlarımda yazar
Nice
muhteşemlikler."
***
Bu
noktadan sonra okuyacaklarınız ise daha önce ilk baskısı Ferit Edgü yönetimindeki Ada
Yayınlarınca yapılan (1985) ve daha sonra (ya da şimdilerde) ise Can
Yayınlarının şiir dizisinden çıkan ''yaban balı özgürlük kokar''
kitabından (Can'da 1. baskı 2008). Güneş Acar, nefis
çevirmiş!
Kitap 46 Ahmatova şiirini ihtiva
ediyor ve içerisinde Natalya Gonçarova'nın elinden çıkmış nefis resimler
var. Bunun yanında, Ahmatova'nın Requiem kitabının eksiksiz
bir çevirisi de var. (Requiem enteresan bir kitap. Bu
kitaba dair alıntılara geçilince ayrıca birkaç şey söyleyip oldukça ilginç bir
benzerliğe değinmek niyetindeyim.)
Bir de önsöz mevcut kitapta: Ferit Edgü bu kitap için öyle bir önsöz
yazmış ki, önsöz'ü okuduktan sonra hemen yazının kaç sayfa olduğuna baktım.
Hepi topu 5 sayfa! Gel gör ki ''Anna Ahmatova'nın Çileli Yaşamı ve
Olağanüstü Şiiri Üzerine Birkaç Sözcük'' başlıklı bu 'olağanüstü'
yazı, aynı zamanda bir Kısa-Sovyet Tarihi metnidir. Tüm
olan biteni, bütün rezilliğiyle ifşa eden bir metin... Öfkeli ve fakat Ahmatova
gibi bir şairden bahsettiği için bu öfkesini sessizce –neredeyse mırıldanarak–
dile getiren bir metin... (Hoş, bilen bilir, ben bir ''önsöz-zedeyim'' zaten.
Çok etkileniyorum önsöz’lerden, çok cebelleşiyorum. Hatta bir ‘önsözler kitabı’
hazırlamak gibibir hayalim de var ama bakalım yürekli bir yayıncı bulabilecek
miyim!)
Evet, Anna Ahmatova yine
acı bir deltadan sesleniyor bize.
*
"Biliyor
musun, bir yerde okudum
Ölümsüzmüş
ruhlarımız."
*
"Benim
yanımda sadık, sevgili yârim,
Senin
yanında neşeli eşin,
Ama okuyorum
gri gözlerindeki korkuyu
Çünkü
sensin acım."
*
"Kovma
beni burdan,
Gönderme
beni
Kirli
suların buz tuttuğu
O köprünün
altına."
*
"Yeniden
benimlesin, uykusuzluğum!
Durgun
yüzünü tanıyorum."
*
"Ve
ben çok ender bir malın kaçakçısıyım-
Senin
aşkını satıyorum ve şefkatini."
*
"Yıllar
geçiyor yavaş yavaş
Bir
daha, hiçbir zaman bulamayacağım
Ne öpülmemiş
dudaklarını, ne gülmeyi unutmuş gözlerini."
*
"Daha
dün, özgür kırlangıç,
Sabah
uçuşuna hazırdın.
Şimdi
aç bir dilencisin;
Çalacaksın
kapıları, açmayacakları kapıları."
*
"Burda,
yangının kara dumanında
Gençlikten
ne kalmışsa yıkarak,
Her şeyi
püskürttük
Hiçbir
darbe erişemez bize artık."
*
"Gövdesinden
ayrılmak isteyen bir gölge gibi
Ruhundan
ayrılmak isteyen bir beden gibi.
Unutulmak
istiyorum ben de, tıpkı onlar gibi."
*
"Tereotu
su kokar,
Aşk
ise elma,
Ama
biz, biliyoruz artık
Yalnız kan
kan gibi kokar..."
*
"Bir
adım ötesi, kapkaranlık gece,
Ya
bir gölge, ya da bir serinlik."
*
"Şu
yeryüzündeki zamanımız hızla geçiyor
Yazgının
çemberiyse dar mı dar
Ama
sadık, ama sayısız
Yüzlerini
görmediği dostları var ozanın"
*
"Bir
çağ gömülürken,
Ölülerin
ilâhisi duyulmaz."
*
"Uykusuzluk
nedir bilirim, çok iyi bilirim
Kır
yollarının tümünü, uçurumların da tümünü,
Ama
bu gece, dörtnala bir koşunun gecesi
Ocaktaki
yabanıl çığlıklarla."
*
"Hiç
unutulmamış anıların
Yeni
bir baskısı olmasın bu?"
*
“Bakın,
uyarıyorum sizleri,
Son
günlerim bu günler.
Ne
kırlangıç ne akağaç,
Ne
kamış, ne yıldız,
Ne
su, ne kaynak,
Ne
de çan sesi...
Tedirgin
etmeyeceğim insanları,
Girmeyeceğim
düşlerine bundan böyle
Dinmek
bilmeyen sızlanmalarımla.”
*
"Hadi
getir avucunun içinde
Neva'mızın
serin suyunu,
Getir, yıkayayım
altın renkli saçlarındaki
Şu
kurumuş kanı."
***
Bu
bölümden itibaren okuyacağınız alıntılar şairin 1935-1940 yılları arasında
yazdığı Requiem kitabından. Yukarıda da bahsettiğim
benzerlik şu:
Bloğun
takipçileri bilecektir, Gülten Akın'ın 42 Gün kitabından
bahsetmiştim. (Bkz: http://merkezgar.blogspot.com.tr/2013/08/ac-destan-gulten-aknn-42-gunu.html) Requiem ile 42
Gün arasındaki benzerlik tesadüfe sığmayacak kadar büyük. Zihinler
karışmasın; benzerlik/ortaklık kurduğum nokta şu: acı! Bu iki
güzide şair de aynı acıyla kavrulup durmuş. İkisi de oğullarından gelecek küçük
bir haber için günlerce günlerce hapishane önlerinde beklemişler, nöbet
tutmuşlar! (Akın'ın bekleyişi 42 gün sürmüşken Ahmatova'nın bekleyişi tam 17 ay
sürmüş. Ayrıca: Ahmatova'nın eşi şair Gumilev Sovyet
yönetimince 1921'de idam edilmiştir. Ve Ahmatova, Stalinizmin en sâdık kültür teröristi
olan Andrey Jdanov tarafından fahişelikle suçlanmıştır... Daha
neler var ama bunları yazmak kollarımın takatini kırıyor…) Kanaatim odur ki,
iki kitap karşılaştırmalı bir gözle okunursa hakikatli okurun zihninde çok özel
kapılar açılacaktır. Umarım yanılmıyorumdur! Evet, dediğim gibi; geri kalan
alıntıları bir de bu gözle okuyun lütfen.
*
"Hayır,
yabancı bir gökkubbenin altında değilim
Ne
de yabancı kanatların korunağında.
Halkımın
arasındayım
Halkımın
kahrolduğu yer neresiyse, orda."
*
"Sabah
duası için kalkar gibi kalkıyorduk,
Yabancılaştırılmış Başkentte
yürüyorduk.
Ölülerden
daha cansız bulmak için kendimizi."
*
"Neredeler
şimdi neredeler o karagün dostları
O
yaşantımın korkunç iki yılının dostları?
Sibirya
borasında gördükleri ne?
Dolunayda neyi
düşlüyorlar?
Son
selâmımı gönderiyorum onlara."
[Bu
alıntıda (İthaf'tan, Mart 1940) Ahmatova, mahpus kapısında küçük bir haber
umuduyla aylarca beraber bekleştiği kadın arkadaşlarından, kendi gibi
acı içinde kıvranan analardan bahsetmektedir –Milât]
*
"Gündoğumunda
götürdüler seni.
...
Dudaklarında,
bir madalya soğukluğu.
Alnında,
ölüm teri. Unutulmasın."
*
"Bu
kadın hasta,
Bu
kadın yalnız,
Oğlu
zındanda, eşi mezarda,
Yakarın
benim için."
*
"Zındanın
kavakları salınıyor ötede
Hiçbir
şey duyulmuyor.
Suçsuz-günahsız
nice yaşam
Eriyip
bitiyor orda..."
*
"On
yedi aydır bağırıyorum
Seni
eve çağırıyorum.
Cellatın
ayakları altına attım kendimi,
Yavrum,
oğlum, dayanılmaz acım!
Herşey karman-çorman
artık.
Şimdi,
şu an, ayıramıyorum
Hayvan
kim, insan nerde.
Ne
kadar zaman bekleyeceğim idamını?"
*
"Nasıl
olsa geleceksin. Niçin şimdi olmasın?
Bekliyorum
seni - bıktım yaşamaktan.
Lambayı
söndürüyorum ve kapıyı açıyorum
Sana, alçakgönüllü,
sevecen."
*
"Öğrendim
sonunda nasıl taşlaşır yüzler
...
Ve
küçük kuru bir gülüşle, nasıl titrer korku.
Yakarıyorum
Tanrı'ya, ama yalnız kendim için değil,
Benimle
aynı yazgıyı paylaşan herkes için,
Dayanılmaz soğukta,
kızgın Temmuzda.
Kızıl
duvarın-körelmiş duvarın önünde."
*
"Eğer
bir gün bu ülkede
Onuruma
bir anıt dikilmek istenirse,
Şimdiden
veriyorum iznimi bu törene,
Bir
tek koşulum var: anıt olmayacak"
***
Anna Ahmatova’nın Portresi, Nathan
Altman, 1914.
|
*
Ayrıca, bkz.:
Yorumlar
Yorum Gönder