Lejyoner - Libya'nın Antikolonyal Savaşı (Hece, 2020) konusu ve tarihsel bağlamı
ile ilgimi çektiği için aldım. İlk Afrika romanlarından deniyor arka kapakta
(yazım yılı 1927). Oysa 50 sayfalık bir hikâye bu. Hadi novella diyelim!
Hikâye güzel aslında. Afrikalı bir genç, kendi ülkesini de sömüren İtalyanlar'ın safında bir başka sömürge faaliyetine odun olmak için paralı asker (lejyoner) olarak katılıyor. Eritre'den gemiye binen askerler Nil'i, Süveyş'i ve İskenderiye'yi geçip Libya'ya varıyorlar... Özellikle ilk kez deniz gören birinin duygularına dair gözlemlerin çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. (Ben de ilk kez 20 yaşımdayken deniz görmüştüm -gezme amaçlı gittiğim Samsun'da!)
Yalnız kitabın çevirisi bir facia. Kitabı okurken kimmiş bunun editörü diye baktım, öyle bir şey yok! Çevirmen dışında künyede adı anılan tek kişi "Musahhih". (Neyse artık?)
Birkaç örnek vereyim:
İki asker nöbet değişimi yapacakları sıra birbirlerine "tanıtma kodları" söylüyorlar mesela. (Aklıma Fassbinder'in Händler der vier Jahreszeiten [1972] filminin "Dört Mevsim Satıcısı" olarak çevriliyor olması geldi. Hadi "Seyyar Satıcı" demek gelmedi aklına, hiç olmadı "Zerzevatçı" de yahu!) Şuna ne demeli: "Ne zaman suyun sıçrama sesini duysalar kalpleri zıplardı." Bir başka yerde, İtalyan askerleri 'kurallı, nizami' hareket edeceklerine "düzenlemeyle" hareket ediyorlar. Falan filan...
Keşke daha ciddi bir yayınevinden çıksaydı bu kitap diyorum ve son olarak çevirmen bey için bir film önerisi veriyorum: Ertem Eğilmez, Şaban Oğlu Şaban, 1977.
Hikâye güzel aslında. Afrikalı bir genç, kendi ülkesini de sömüren İtalyanlar'ın safında bir başka sömürge faaliyetine odun olmak için paralı asker (lejyoner) olarak katılıyor. Eritre'den gemiye binen askerler Nil'i, Süveyş'i ve İskenderiye'yi geçip Libya'ya varıyorlar... Özellikle ilk kez deniz gören birinin duygularına dair gözlemlerin çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. (Ben de ilk kez 20 yaşımdayken deniz görmüştüm -gezme amaçlı gittiğim Samsun'da!)
Yalnız kitabın çevirisi bir facia. Kitabı okurken kimmiş bunun editörü diye baktım, öyle bir şey yok! Çevirmen dışında künyede adı anılan tek kişi "Musahhih". (Neyse artık?)
Birkaç örnek vereyim:
İki asker nöbet değişimi yapacakları sıra birbirlerine "tanıtma kodları" söylüyorlar mesela. (Aklıma Fassbinder'in Händler der vier Jahreszeiten [1972] filminin "Dört Mevsim Satıcısı" olarak çevriliyor olması geldi. Hadi "Seyyar Satıcı" demek gelmedi aklına, hiç olmadı "Zerzevatçı" de yahu!) Şuna ne demeli: "Ne zaman suyun sıçrama sesini duysalar kalpleri zıplardı." Bir başka yerde, İtalyan askerleri 'kurallı, nizami' hareket edeceklerine "düzenlemeyle" hareket ediyorlar. Falan filan...
Keşke daha ciddi bir yayınevinden çıksaydı bu kitap diyorum ve son olarak çevirmen bey için bir film önerisi veriyorum: Ertem Eğilmez, Şaban Oğlu Şaban, 1977.
Yorumlar
Yorum Gönder