Ana içeriğe atla

"Kocam Olmadan Yaşamayı Sevmiyorum"


Kocam olmadan yaşamayı sevmiyorum, on beş yıl sonra bile ilk günkü gibi onun yokluğunu hissediyorum. Aslında yalnız yaşamak hoşuma gidiyor, evimde dolaşmayı seviyorum, avluya ya da karşıdaki kavak ağaçlarına bakıyorum, sessizlik beni heyecanlandırıyor. Korkuyorum sessizlikten, radyomun sesini açan düğmeyi çeviriyorum, reklamları bile dinliyorum, aslında dinliyorum sayılmaz sadece duyuyorum. Birinin doğrudan benimle konuşması gerekmiyor, ama seslere ihtiyacım var, evimi yabancı seslerle dolduruyorum, o zaman daha iyi çalışabiliyorum ve üşümüyorum da. Çok fazla arkadaşım olduğu için insanlar benim hoşsohbet biri olduğumu düşünüyor, ama aslında ben bir münzeviyim, insanların arasında olmaktan hoşlanıyorum ama sonunda beraber olduğum insanlardan ayrılmayı da seviyorum. Pek sık telefon kullanmam, ama telefonsuz kalmak düşüncesi çok ürkütücü bir şey, bağlantısız kalmak, iyi akşamlar, iyi geceler diyememek. Tek başıma açık havada olmayı seviyorum, yanımda, yanımda biri yokken tiyatroya gitmek ise beni üzüyor, hele tek başına bir film izlemek hüzünlerin en büyüğü benim için. Bana televizyondaki spikerler iyi geceler diyor, yayın sona erdiğinde onların ekrandan kaybolmaları hoşuma gidiyor, karanlıkta tek kalmayı seviyorum. Karanlık odada olmak güzel, sokak lambasından gelen birazcık ışık yetiyor bana ve de sigara, o küçük yaşam kıvılcımı.

Marie Luise Kaschnitz

[Çev.: Özden Saatçi-Karadana]




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yusuf Atılgan'ın Bütün Şiirleri (ve Birkaç Soru)

Ölü Su İçsin mi kansıcağı ikindilerde İki ucu denizsiz çay suyundan Dört boynuzlu yörük öküzü Çıkamaz ininden yaz uykusunda çakıroğlan duvarda çamursarısı sidikkızılı boynuzbozu bir ölüdoğa sıvanın altında kim var Susuz aç kim gizliyor olumlu tarhanayı sevimli ifritlerden as kendini çakıroğlan bir türküde oturacaksın yapayalnız sabah çayları bir türküde üzüm Kısır tarlada gereksiz bir kaya ya da İskender sininde bir kabartma taşdonuğu (yaşadıydı Karacoğlan Kızı Yunus karıncası kansıcağı ikindilerde harman kaşıntısı) Kendir saplarıyla asılmış uzarken yarı yolda Suçluyum sayın yargıç bir zurnacı çingene ısmarlayın ipime Ya siz sayın Yargıç? Yusuf Atılgan [Yazı Dergisi,   Sayı 1,   1978.] * Ayrılık Doğu yeli esiyor karşıdan kirpiklerim tozlu Ergin başaklar geçiyor iki yanımdan Sensiz Bir serin denizde misin kumda mısın Öyle mi omzunda kuruyan deniz tuzu Bensiz Çorak tarlada geçkin bir at çakalı Bir...

"Blasted" / Sarah Kane (1995, İlk Oyun)

 BLASTED- HAVAYA UÇURULDU Sahne 1 Leeds’de çok pahalı bir otel odası. Dünyanın herhangi bir  yerinde olabilecek kadar pahalı olanlardan biri. Büyük çift kişilik bir yatak Bir minibar ve buzlar içinde bekleyen şampanya Bir telefon İri bir çiçek demeti İki kapı. Biri  koridora, öbürü yatak odasına açılıyor. İki kişi girer . Ian  ve   Cate . Ian  45 yaşında, Gal doğumlu ancak hayatının büyük bir kısımını Leeds’de geçirmiş olduğu için aksanı kapmış biri. Cat e  21 yaşında, Güney Londra aksanlı orta sınıf bir güneyli. Gergin olduğunda tekliyor. Girerler Cate   kapıda durur odanın şıklığı karşısında şaşırmıştır. Ian  içeri girer.  Bir gazete yığınını fırlatır yatağın üzerine. Doğruca minibara gidip kendisine büyük bir bardak cin koyar. Kısa bir süre  caddeden dışarı bakar. Sonra odaya doğru döner. Ian   Bundan daha iyi yerlerde de işedim. Büyük bir yudum cin alır. K...

[...] Günce

M. Milât Özçelik [22 Eylül 2023 – 8 Mart 2024]   ~  B İ T T İ  ~   23. Hafta & 24. Hafta   Temmuz ayının o güzel, sıcak günlerinin birinde, 'dünya hayatım' için işbaşı yapar gibi, bir pazartesi sabahı doğmuşum, 25 Temmuz 1988'de. Belki de bundan, yaz günlerini çok severim. Güneşten şikâyet eden biri olmadım hiç. Yazın bitimiyle beliren sonbaharı sevmeyişim de yine bundan olsa gerek. Sonbaharın gelişiyle hissettiğim şey hüzün değil, düpedüz üzünçtür. Tabiatın sonraki adımını, kışı düşünüp iyice üzülürüm. Bütün kışlarım üzgün geçer. Derken ilkbahar gelir. İlkbaharı yazdan da çok severim. Çiçeklenen ağaçları izlemeye, kuş seslerini dinlemeye, çimlenen toprağa bakmaya doyamam. Yeşilin bütün tonlarını severim. İlkbaharda göğün rengi bile açılır. Kışın kasveti dağılmış, öfkesi dinmiştir. Yer gök ferahlar, tabiat gibi insan da gevşer, hafifler... Çocukluğumun yarısı, bir gölgeye uzanıp o berrak göğü izlemekle, onu anlamaya çalışmakla geçti. Geniş zamanlardı. ...