Tamamı mektuplardan oluşan bir roman elbette ilginçtir. Buna mukabil, ilginçliği ölçüsünde yeterince iyi olmadığını düşünsem de “Mektup Aşkları”nın Türkçe yazın içinde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum.
Leylâ
Erbil’in bu
romanında en çok ilgimi çeken karakterin Zeki
olduğunu söyleyebilirim. Leylâ hanım, malûm, din nefretini ayrım
gözetmeksizin dindarlara da yönelten bir Cumhuriyet kadınıydı. Bu tipolojiye dair öteden beri süregelen
küçümseyici eğilimini bu kez de Zeki karakteri üzerinden tekrar eder.
‘Zeki’ isimli karikatür-karakter,
kurucu ideolojiye bütün ruhuyla tâbi olan nefret kuaförlerinin, yabancısı olmadığımız
kaba-ötesi didaktik tavırlarını belli etmek için öne sürülmüş bir figür olduğu
söylenebilir.
Bu yarı-bireyin kitapta çok az
mektubu var. İşte bu az sayıdaki
mektuptan küçük bir demet:
*
SEVGİLİM TANRI
İNSANIN RİYASIDIR
SEVGİLİM İNSAN
TANRININ RİYASIDIR
SEVGİLİM RİYA İNSANIN
TANRISIDIR
SEVGİLİM RİYA
TANRININ İNSANIDIR
*
TEKTANRIVARDIRODAÖLÜMDÜR
TEKTANRIVARDIRODAÖLÜMDÜR
TEKTANRIVARDIRODAÖLÜMDÜR
TEKTANRIVARDIRODAÖLÜMDÜR
TEKTANRIVARDIRODAÖLÜMDÜR
TEKTANRIVARDIRODAÖLÜMDÜR
TEKTANRIVARDIRODAÖLÜMDÜR
*
TANRIYIÖLEREKÖLDÜREBİLİRSİN
TANRIYIÖLEREKÖLDÜREBİLİRSİN
TANRIYIÖLEREKÖLDÜREBİLİRSİN
TANRIYIÖLEREKÖLDÜREBİLİRSİN
TANRIYIÖLEREKÖLDÜREBİLİRSİN
TANRIYIÖLEREKÖLDÜREBİLİRSİN
TANRIYIÖLEREKÖLDÜREBİLİRSİN
*
İşte bunlar hep
mektup!
Sacide
karakteri var tabii bir de. Leylâ Erbil'in feminist dünya görüşünü taşıyan isim
diyebiliriz onun için. Okurun başta ‘ayıpladığı’ Sacide karakteri sonraları ‘haklı’
(çaresiz bir haklılık belki de) ve ‘kazançlı’ çıkıyor filan.
Ahmet
ise yine Leylâ Erbil'in ‘erkek egemen dünyaya’ –toptancı bir yaklaşımla– indirdiği
fiskelerden.
Bu ‘yazıcığı’
beğensin, beğenmesin; işbu blog okurunun Mektup
Aşkları’nı okumasını öneriyorum.
Sonsözümüz de bir
alıntıyla olsun ve bitsin, yeter:
''Bilmem ki, belki de
sadece mektuplarda kalmaya mahkûm bir aşk vardır; mektup aşkları!''
(sy. 204, Kanat Kitap)
Yorumlar
Yorum Gönder