Hiç iyileşmeyecek yaraların şairidir Paul Celan.
Bizi yiyip bitiren sancıların
şiirini yazmak ona düştü.
Taşıyamayacağına karar verdi bir
gün;
düşündü, düşündü, düşündü
atıverdi kendini.
SEINE NEHRİ VE PARİS KAHROLSUN.
(Buraya 'ünlem' düşen
namussuzdur.)
Onlar önlerine katıp götürürken
onca şeyi, acı içinde kıvranan ruhlar hâlâ
düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor,
nasıl ayakta kalabilirim diye.
Kahrolarak, yeise teslim bir
hâlde okur insan Celan’ın şiirini.
Onda her şey ’acı’ olana
meyillidir. Uyanık tutana. Çile dolu ve suskun olana.
Hasreti çekilen bir ülke,
kavurucu bir anne özlemi ya da vakitsiz ayrılışı bir sevgilinin...
“[Güzel Melek.]” Sami
Baydar’ın “PAUL CELAN” başlıklı bir şiiri vardır –son şiirlerinden!
Baydar ve Celan: ikisi de 50
yaşında öldü.
Hayır, çok farklıydılar.
Sami Baydar teslim olmuştu. Dünya
ile didişiyor ama seviyordu onu.
Celan ise bir ömür tedirgin ve
tetikte bekler gibi yazdı, yaşadı.
’’Zamanıdır, zamanı gelmenin.
Artık zamanıdır.’’
dedi ve…
Şiire kulak verelim mi biraz:
PAUL CELAN
Biz
iki
dostuz.
Acı verdiklerinde
doktorlar.
Annemle
bana
sana
anneciğine
Paul Celan.
Gözlerimi
sessizce kapatıyorum.
İçimdeki karanlık
ve ay
aramızda bulunsun.
Bunlara ek olarak
Tanrı'nın verdiği
farklı huylarımız.
Benim hayvanlarım da evcildi
ben
bu ormana girmeden
yıllar önce.
Çarpıp
Tanıştığım
F.ydi
bir gün.
Rahat
bıraksın.
Anneciğim
beni.
[Dünya İnancı – Toplu
Şiirler, YKY, 2012, s. 403]
50 yaşında ölmek…
Ne yaşlı ne genç!
İkisi de kafeslerden şikâyetçiydi.
Biri bunun yansımasını dil’de görüp
aşmaya çabalar.
(Dil Kafesi –Celan’ın
dördüncü kitabının ismi.)
Ötekinin kafesi bizatihi
bedenidir. Bu yüzden vücut her zaman savaşır, kaybedeceğini
bile bile savaşır.
[Aşağıda okuyacağınız şiir en
sevdiğim Paul Celan şiiridir.]
AKÇAKAVAK
Akçakavak, yaprağınla ak pak
bakarsın ya karanlığa.
Ak düşmemişti hiç annemin
saçlarına.
Karahindiba, Ukrayna ne kadar
yeşil.
Sarışın annemse dönmedi yuvasına.
Yağmur bulutu, kaynağın kurudu mu?
Benim sessiz annem ağlar tüm
insanlara.
Çember-yıldız, bağlıyorsun o
altın kurdeleyi,
Bir kurşunla annem kalbinden aldı
yara.
Meşe kapı, kim çıkardı
rezelerinden seni?
Benim tatlı annem gelemeyecek bir
daha.
[Haşhaş ve Bellek, BROY,
1994, s. 15, çev: Gertrude Durusoy/ Ahmet Necdet]
Ben, ikisiyle de, –başka bir
boyutta ve yerde olsa bile– bir gün karşılaşacağıma, kendileriyle uzun uzun
muhabbet edeceğime inanıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder